DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

ABD MİLYAR DOLARLAR KAZANDI, PEKİ YA TÜRKİYE?

Yayınlanma Tarihi : Google News
ABD MİLYAR DOLARLAR KAZANDI, PEKİ YA TÜRKİYE?

İki ülke görüşmeleri ancak çıkarlar ortaksa ve her iki taraf da kazanıyorsa anlamlıdır. Yok eğer bir taraf milyarlarca dolar kazanırken diğer taraf masadan eli boş kalkıyorsa, o artık “ikili çıkar görüşmesi” değil, bir tarafın pazar, diğer tarafın satıcı olduğu tablodur.
Trump–Erdoğan buluşması da işte tam bu soruyu gündeme getiriyor: Türkiye gerçekten ortak mı, yoksa sadece pazar mı?
Diplomasinin en gizemli anları her zaman “kapalı kapılar ardında” yaşanır. Trump–Erdoğan buluşması da bu kategoriye giriyor. Resmî açıklamalar kısa: “Dostane geçti.” Ama perde arkasında çok daha ağır başlıklar masadaydı.

BAZI MEDYALAR ZAFER KAZANMIŞ GİBİ HABER YAPIYOR

Dünya ekranlarında her şey apaçık ortadayken, yandaş medya hala durumu “zafer” gibi sunuyor. ABD milyarlarca dolar kazandı, Türkiye sınırlı kazanımlarla masadan kalktı; ama bazı medya organları bunu ters yüz ediyor, sanki Türkiye kazanan tarafmış gibi yutturuyor. “Kapı önünde bekledi, sandalye çekildi, o sert adam dedi” gibi saçma detaylarla gerçek kaybı gizleyip okuyucuya zafer illüzyonu satıyorlar. Hayret!

MİLYAR DOLARLIK VAATLER, ANLAŞMALAR

Kulislerde konuşulanlara göre Türkiye milyarlarca dolarlık Boeing uçağı alacak, uzun vadeli doğalgaz anlaşmalarına imza atacak, bazı Amerikan ürünlerine vergi kolaylığı tanıyacak. Karşılığında Washington’dan ekonomik destek beklenecek.

RAHİP BRUNSON TETİĞİ ATEŞLEDİ

Trump’ın “Aradım, serbest bıraktılar” sözü… Erdoğan’ın “Bu fakir burada olduğu sürece alamazlar” çıkışı… Aradaki fark, iki ülke arasındaki güç asimetrisini açıkça ortaya koyuyor. Brunson krizinden sonra ülkemiz geriye doğru sarmaya başladı. Kriz ile doların hızla artması, ABD başkanı ile Sayın Erdoğan’ın restleşmesi ekonomik çöküşün düğmesine bastı. Hatırlayın o dönemde dolar yükselince ülkede tüm birimler fahiş derecede zam yaptı. Gerekçe olarak da doların yükselmesi gösterildi.
İşin en kötü tarafı da bu durumun günümüze kadar gelmesi ve hâlâ devam etmesi.

PKK SİLAH BIRAKACAK, PEKİ PYD?

PKK’nın silah bırakma süreci olumlu bir adım. Ama asıl sorun PYD: ABD’nin her fırsatta Ortadoğu’da garantör olarak sahada tuttuğu PYD de silah bırakacak mı? Bitme noktasına gelen PKK’nın silah bırakması problemi çözmeye yetmez. Ankara’nın en büyük hassasiyeti PYD. Ama Washington için PYD sahada vazgeçilmez bir aktör. ABD, Türkiye’nin güvenlik kaygılarından çok kendi stratejik çıkarlarını önceliyor.

F-35 VE S-400 ÇIKMAZI

F-35 ve S-400 konusunda çomağın iki ucu da pisli. Ülkemiz dünyanın iki büyük süper gücü arasında kalmış durumda. Evet, S-400’ler geldi ama kurulmasına izin verilmiyor; yani depolarda bekletiliyor. Neden? Çünkü dost gibi gördüğümüz ABD kurulmasına izin vermiyor. İzin vermediği gibi parası ödenmesine rağmen F-35’leri de vermiyor. Aslında mesele daha büyük: Washington, Türkiye’yi teknoloji ortağı değil, bölgesel denge unsuru olarak görüyor.

GAZZE–FİLİSTİN’İN MASADA ADI BİLE YOK

Bazı çevrelerde Gazze’nin gündeme geldiği söyleniyor. Ancak somut işaretler, Filistin’de öldürülen çocukların adı bile masada geçmediğini gösteriyor. Bu sadece diplomatik bir eksiklik değil; aynı zamanda önceliklerin nerede olduğuna dair güçlü bir göstergedir. Eğer masada çocukların ölümü, sivil kayıplar ve insani yardım ihtiyacı açıkça konuşulmadıysa, bu durum şu soruyu doğurur: ABD’nin Gazze’ye ve sivil trajediye gerçekten umuru var mı?

BİZ ABD İÇİN NEYİZ?

ABD’nin gözünde Türkiye;
— Bir pazar: Milyarlarca dolarlık uçak, enerji, teknoloji satabileceği dev bir müşteri.
— Bir üs: NATO üzerinden Ortadoğu’ya açılan askeri kapı.
— Bir yaver: Sahada risk alacak, ama masada ödülün büyük kısmını Washington’a bırakacak “ortak”.
— Bir denge unsuru: Rusya’ya, İran’a ve hatta Avrupa’ya karşı elinin altında tutabileceği stratejik kart.
Ama asla eşit haklara sahip bir ortak değil. ABD, Türkiye’yi çoğu zaman “gözü, kulağı, piyonu” gibi kullanmak istiyor.,

PEKİ TÜRKİYE NE YAPMALI?

— Ekonomik bağımlılığı azaltmalı; çiftçisine, esnafına, üreticisine sahip çıkmalı.
— Diplomaside denge politikası izlemeli; ülke çıkarları en üst seviyede tutulmalı.
— Krizleri kişisel ilişkilere değil, kurumsal diplomasiye bırakmalı.
— Ekonomiyi dış baskılara dayanıklı hâle getirmeli.
— Alınan kararları topluma şeffafça açıklamalı.
— Özellikle Ortadoğu’da “Türkiye’siz bölgede kuşun bile uçamayacağı” fikri hiç unutulmamalı.

YORUM YAP