DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Dünyanın gündeminde bu hafta

Uluslarası basında en çok dikkat çeken haber başlıklarını okuyucularımız için tek bir haberde derledik.

Yayınlanma Tarihi : Google News
Dünyanın gündeminde bu hafta

Küresel gündem yeniden hareketlendi…

Bu hafta farklı coğrafyalarda öne çıkan bazı kritik başlıkları, uluslararası basının dikkat çeken analizleriyle birlikte sizin için derledik.

ABD

TRUMP’IN GÜMRÜK TARİFELERİ İÇİN SON TARİH YAKLAŞTI

ABD Başkanı Donald Trump’ın 2025 başında ilan ettiği “Liberation Day” (Kurtuluş Günü) ile başlatılan yeni ticaret politikası, 1 Ağustos itibarıyla kritik bir dönemece giriyor. Trump, ticaret fazlası veren ülkelere yüksek oranlı “karşılıklı” tarifeler getireceğini duyurmuş; dost ve rakip ayrımı gözetmeden tüm ülkeleri ya ABD ile anlaşma yapmaya ya da ağır gümrük vergileriyle karşı karşıya kalmaya zorlamıştı.

Ancak geçen 120 günde Washington sadece 8 ülkeyle resmi ticaret anlaşması imzalayabildi.

ANLAŞMA YAPAN ÜLKELER

İngiltere, ABD ile anlaşan ilk ülke oldu. Mayıs ayında yapılan anlaşmaya göre, İngiltere ürünlerine yüzde 10 baz tarife uygulanacak ancak otomotiv ve havacılık gibi stratejik sektörlerde muafiyetler ve kota esnekliği sağlandı.

Ancak çelik ve alüminyum ürünleri gibi kritik kalemlerde ABD’nin ne kadar taviz vereceği belirsiz. Ayrıca İngiltere’nin dijital hizmetler vergisi de Trump yönetiminin baskısıyla masada kalmaya devam ediyor.

Vietnam, 2 Temmuz’da imzaladığı anlaşmayla tarifesini yüzde 46’dan yüzde 20’ye çekmeyi kabul etti. Ancak “transshipment” olarak adlandırılan, Çin mallarının Vietnam üzerinden gönderilmesi hâlinde yüzde 40 ek tarife uygulanacağı duyuruldu.

Endonezya ile 15 Temmuz’da yapılan anlaşmada ise tarifeler yüzde 32’den yüzde 19’a düşürüldü. Ayrıca ABD ürünleri için yüzde 99 oranında gümrük engelinin kaldırılacağı, özellikle tarım ve enerji sektörlerinde ABD’nin pazara girişinin kolaylaştırılacağı açıklandı.

22 Temmuz’da Filipinler ile yapılan anlaşmada tarife indirimi sadece yüzde1 oldu (yüzde 20 → yüzde 19). Ancak Trump, Filipinler’in “tamamen serbest ticaret” anlayışıyla hareket ettiğini söyledi ve savunma iş birliğini öne çıkardı.

Japonya ise 23 Temmuz’da anlaşmaya vardı. Otomotiv sektöründe özel indirim sağlandı. Tarifeler yüzde 25’ten yüzde 15’e indirildi. Ayrıca Japonya’nın ABD’ye 550 milyar dolarlık yatırım yapacağı ve karın yüzde 90’ının ABD’ye kalacağı açıklandı.

27 üyeli Avrupa Birliği, son dakikada yüzde 30’luk tehdidi yüzde 15’e çekerek anlaşmayı imzaladı. Otomotiv tarifeleri yüzde 15’e indirildi, uçak ve jenerik ilaç gibi alanlarda eski oranlara dönüldü. Ancak Fransa Başbakanı François Bayrou, bunu “boyun eğme” olarak yorumladı.

Anlaşmaya son katılan ülke Güney Kore oldu. 25 Temmuz’da varılan anlaşma ile yüzde 15 oranında genel tarife kabul edildi. Otomotivde de aynı oran uygulanacak. Buna karşılık Seul, ABD’de 350 milyar dolarlık yatırım fonu kuracak. Trump’a göre bu yatırımın kontrolü tamamen ABD’ye ait olacak, kârın yüzde 90’ı Amerikan halkına kalacak.

ANLAŞMA YAPILMAYAN ÜLKELER

Hindistan: Trump, 30 Temmuz’da Hindistan’a yüzde 25 tarife getirdiğini duyurdu. Ayrıca Rusya’dan alınan savunma ürünleri nedeniyle ek yaptırım uygulanacağını söyledi.

Kanada: Tarife oranı yüzde 35’e yükseltildi. Trump, Kanada’dan gelen ilaçları ve bu ülkenin ticaretteki pozisyonunu gerekçe gösterdi. Kanada Başbakanı Mark Carney, görüşmelerin “yoğun aşamada” olduğunu söyledi.

Meksika: Göç ve uyuşturucu trafiği gerekçesiyle yüzde 30 tarife uygulanacak. Trump, misilleme halinde bu oranın artacağını söyledi. Meksika ilerleme sağlanamadığını kabul etti.

Avustralya: Şimdilik yüzde 10 baz tarifede kaldı ancak Trump’ın oranı yüzde 15’e çıkarma ihtimali var. ABD Ticaret Temsilciliği, Avustralya’nın Amerikan sığır ithalatındaki sınırlamaları gevşetmesini Trump’ın başarısı olarak sundu.

Çin: Henüz anlaşma yok. Şu an karşılıklı tarifeler yüzde 30’a kadar çekilmiş olsa da 12 Ağustos’ta sona erecek mevcut ateşkes sonrası gerginlik yeniden yükselebilir. Stockholm’deki son görüşmelerden sonuç çıkmadı.

Türkiye: Anlaşma sağlanamayan ülkeler arasında yer alan Türkiye’ye de 1 Ağustos’tan itibaren yüzde 10 baz tarife uygulanacağı bildirildi. Görüşmelerin sürdüğü belirtiliyor.

Trump’ın “önce Amerika” anlayışıyla şekillenen bu yeni tarife sistemi, küresel tedarik zincirlerini baskı altına alırken, birçok ülkenin ABD ile ticaretini yeniden yapılandırmasına neden oluyor. Yüksek oranlı tarifeler, yatırım şartları ve siyasi taleplerle birlikte ABD’nin ekonomik ilişkileri açık pazarlıklara indirgenmiş durumda. 1 Ağustos’tan itibaren yeni bir küresel ticaret dönemi başlayacak.

EPSTEIN DAVASI GÜNDEMDEN DÜŞMÜYOR

ABD medyasının odaklandığı bir diğer haber ise sapık milyarder Jeffrey Epstein adına açılan kız çocuklardan cinsel ticaret ağı kurma davası…

Davanın kamuoyunda ve medyada bu kadar ses getirmesinin sebebi ise, güncel  başkan Donald Trump ve ülkenin birçok ünlü isminin de bu davanın şüpheli listesinde bulunuyor olması.

ölümüyle kapanmayan ve yıllardır Amerikan kamuoyunu meşgul eden çocuk istismarı ve insan kaçakçılığı davası, ABD Senatosu’nda yeni bir gerilim başlığına dönüştü.

Dosyaların kamuoyuna açıklanmaması nedeniyle artan siyasi baskılar, bu kez ulusal güvenlik gerekçesiyle gündeme taşındı.

“TRUMP ŞANTAJA UĞRAYABİLİR”

ABD’de yıllardır süren Epstein skandalına ilişkin belgelerin gizli tutulması, hem kamuoyunda hem Kongre’de ciddi tepkilere neden olurken, Senato’daki Demokratlar dosyaların açığa çıkarılması için yeni bir hamle yaptı.

Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer, dosyalarda yer alan bilgilerin yabancı devletlerin eline geçmesi hâlinde ABD ulusal güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturabileceğini belirtti. Schumer, “Bu belgeler Çin, Rusya ya da Kuzey Kore gibi düşman aktörlerin eline geçerse, Trump ya da üst düzey devlet yetkilileri bu bilgilerle şantaja uğrayabilir” dedi.

Schumer, Federal Soruşturma Bürosu’na (FBI) çağrıda bulunarak Epstein belgelerine yönelik acil bir “karşı istihbarat tehdit değerlendirmesi” yapılmasını istedi. Demokrat liderin çıkışı, dosyaların sadece adli değil, aynı zamanda siyasi ve diplomatik sonuçları olan çok katmanlı bir meseleye dönüştüğünü bir kez daha ortaya koydu.

BEŞLİ KURAL DEVREYE SOKULDU

Bununla yetinmeyen Demokrat senatörler, bu kez nadiren kullanılan bir yasal yetkiyi devreye soktu: “Beşli kural.”

1928’de kabul edilen federal yasaya göre, Senato İç Güvenlik ve Devlet İşleri Komitesi üyelerinden herhangi beşi, yürütme organından kendi yetki alanlarına giren herhangi bir konuda bilgi talep edebiliyor. Chuck Schumer öncülüğünde yedi Demokrat senatör, Adalet Bakanı Pam Bondi’ye gönderdikleri mektupta, FBI ve DOJ’un elindeki tüm Epstein belgelerinin 15 Ağustos’a kadar komiteye iletilmesini talep etti.

Ancak bu yasanın uygulanabilirliği tartışmalı. Demokratlar yasal olarak bu hakkı kullanıyor olsa da, Trump yönetiminin buna yanıt verip vermeyeceği belirsiz. Yürütmenin belge sunmaması durumunda başvurulabilecek bir yaptırım mekanizması yok. Konu yargıya taşınsa bile “Beşli Kural” bugüne kadar ciddi bir yasal testten geçmediği için sonuçları öngörülemiyor.

Adalet Bakanlığı ise son aylarda 100 sayfadan fazla belge yayınladı, bu belgeler arasında Epstein’in uçuş kayıtları, ilişki ağı ve bazı kanıt listeleri yer alıyor. Ancak kamuoyunun merakla beklediği “müşteri listesi” ya da Trump ile ilişkilere dair detaylı bilgiler hala gizli tutuluyor.

Daha önce Trump’ın Epstein’e yazdığı “müstehcen doğum günü notu” ve ikilinin 1990’larda sık sık aynı sosyal etkinliklerde görülmesi dikkat çekmişti. Trump ise Epstein ile 2004’te bir emlak kavgasından sonra aralarının bozulduğunu, 2019’da “15 yıldır görüşmediğini” açıklamıştı.

Epstein’in 2019’daki ölümü ise hala bir komplo konusu olmaya devam ediyor. Trump, o dönem Clinton ailesini suçlayan teorilere destek vermiş, ancak Trump yönetimi içindeki FBI ve Adalet Bakanlığı, Epstein’in intihar ettiğini ve suikast iddialarının temelsiz olduğunu duyurmuştu.

Demokratlar, özellikle Epstein dosyasının Trump’la bağlantılı bölümlerinin kasıtlı olarak gizlendiğini savunurken, Trump destekçileri dosyaların bir “siyasi kurgu” olduğunu ve davanın “sıkıcı” hâle geldiğini öne sürüyor. Cumhuriyetçilerin çoğu, dosyaların sınırlı biçimde ve mağdurların güvenliği gözetilerek yayımlanmasından yana.

İNGİLTERE

İNGİLTERE’DE ZOR GÜNLER KAPIDA

İngiltere’de yeni İşçi Partisi hükümetinin bu sonbaharda yapmayı planladığı vergi artışları, ülke ekonomisi ve hane halklarının cephesinde şimdiden endişe yaratıyor.

Özellikle perakende sektörü, zaten yüksek maliyetler ve daralan kar marjlarıyla boğuşurken, yeni vergi yüklerinin fiyatlara yansımasının kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.

Zaten artan yaşam maliyetleri nedeniyle zorlanan İngiliz halkı, önümüzdeki aylarda temel tüketim maddelerinde daha yüksek fiyatlarla karşılaşmaya hazırlanıyor.

Çünkü hükümet, önümüzdeki aylarda oluşturulacak bütçede vergi artışlarına gitmeyi planlıyor.

Ancak ülkenin en büyük perakendecileri, artan vergilerin fiyatların daha da yükselmesine yol açacağını ve bu durumun hane halkı gelirlerini zorlayacağını belirtti.

GIDA ENFLASYONUNUN DAHA DA ARTMASI BEKLENİYOR

British Retail Consortium (BRC) tarafından yapılan anket, finans direktörlerinin üçte ikisinin önümüzdeki yıl içinde fiyat artışlarının devam edeceği görüşünde olduğunu gösteriyor. Zaten geçtiğimiz aylarda, Iceland, Poundland ve New Look gibi büyük mağaza zincirleri mağaza kapatma ve işçi çıkarma kararları aldı.

BRC Genel Müdürü Helen Dickinson, “Perakende sektörü, geçen bütçede 7 milyar sterlinlik yeni maliyet ve vergi yüküyle ağır darbe aldı. Perakendeciler müşterilerini korumaya çalışsa da, artan maliyetler ve daralan kar marjları nedeniyle fiyatları artırmak zorunda kaldılar” dedi.

İngiltere’de resmi verilere göre, Haziran ayında enflasyon yüzde 3,6’ya yükseldi, gıda fiyatlarındaki artış ise yüzde 4 olarak ölçüldü.

BRC’nin kendi tahminlerine göre, yıl sonunda gıda enflasyonu yüzde 6’ya çıkacak.

Vergi yükünün artmasıyla birlikte, işverenlerin Ulusal Sigorta katkılarının 25 milyar sterlin artması ve ulusal asgari ücrette yüzde 6,7’lik yükseliş, perakende sektöründe işçi çıkarma ve işe alım durdurma kararlarını artırdı. Ankete katılan perakendecilerin yüzde 42’si işe alımları dondururken, yüzde 38’i işçi sayısını azalttı.

ÜLKE GENELİNDE HER ŞEYİN FİYATI ARTACAK

BRC anketine göre, perakende sektöründe çalışan finans direktörlerinin yüzde 88’i “vergi ve düzenleyici yüklerin” en büyük endişeleri olduğunu söylüyor. Bu oran, Ocak ayında yüzde62 idi.

Yeni bütçede gelir eşiğinin dondurulması gibi yöntemlerle vergi artışı gündemde. Ancak sektör temsilcileri, bu yaklaşımın fiyatları daha da yükselterek enflasyonu körükleyeceği uyarısını yapıyor.

Helen Dickinson, “Vergi artışlarının enflasyonun ateşini körükleyip körüklememesi, hükümetin kararına bağlı. Biz perakendenin ve dolayısıyla yerel ekonominin yanında olmasını bekliyoruz” diye ekledi.

Özetle, İngiltere’de yeni vergi yükleri ve yükselen maliyetler, mağaza kapanmaları ve fiyat artışlarıyla doğrudan halkın cebini zorlayacak ve ekonomik sıkıntıları derinleştirecek. Kısa vadede ülke genelinde tüm ürünlerin fiyatlarının artması beklenirken, herkes için “zor günler” kapıda.

FRANSA

FRANSA ABD VE AB GÜMRÜK ANLAŞMASINA ODAKLANDI

Fransa’nın en önemli gündem maddesi, Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasında uzun süredir devam eden ticaret krizinde yeni bir döneme girilmesi oldu.

ABD, Avrupa’dan ithal edilen ürünlere yönelik gümrük vergilerini yüzde 15 olarak resmen belirledi.

Bu gelişme, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından sert bir şekilde eleştirildi ve Paris’in bu karara karşı tavrını değiştirmeyeceği açıklandı.

“ÖZGÜR OLMAK İÇİN, KORKULAN OLMAK GEREKİR”

Macron, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Özgür olmak için korkulmak gerekir. Biz yeterince korkutucu olmadık” diyerek, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile ABD Başkanı Donald Trump arasında İskoçya Turnberry’de varılan ticaret anlaşmasını eleştirdi.

Fransız lider, yüzde 15’lik gümrük vergisinin Avrupa için kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, “Bu hikaye burada bitmeyecek, mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Anlaşmaya göre, ABD’nin Avrupa ürünlerine uygulayacağı yüzde 15’lik gümrük vergisi, Londra’nın ABD ile yaptığı yüzde 10’luk anlaşmadan daha ağır bir yük anlamına geliyor. Macron ve bazı diğer Avrupa liderleri bu oranın haksız olduğunu belirtirken, özellikle Fransa’nın tarım ve sanayi sektörleri bu durumdan olumsuz etkilenebilir.

Fransa Ekonomi Bakanı Éric Lombard ise konuyla ilgili olarak, ABD’nin Fransa ihracatındaki payının yüzde 8 olduğunu, dolayısıyla verginin etkisinin sınırlı kalacağını ve bazı sektörlerin, özellikle havacılık sektörünün vergiden muaf tutulduğunu açıkladı. Ayrıca, ABD ile görüşmelerin devam ettiğini ve yeni muafiyetlerin gündemde olduğunu belirtti. Bu açıklamalar, Fransız hükümetinin hem kararlı hem de pragmatik bir tutum benimsediğini gösteriyor.

“VON DER LEYEN GÖREVDEN ALINMALI”

Ancak, bu anlaşmaya yönelik sert eleştiriler de var. Avrupa Parlamentosu’nda aşırı sağcı Rassemblement National (RN) partisinden milletvekili André Rougé, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i Avrupa çıkarlarını satmakla suçladı. Rougé, bu anlaşmanın Avrupa’nın ABD’ye karşı tam bir teslimiyeti simgelediğini ve von der Leyen’in görevden alınması gerektiğini savundu. Ona göre, Avrupa’nın birliği zayıflıyor ve ABD karşısındaki pozisyonu zayıf kalıyor.

Anlaşma kapsamındaki yüksek gümrük vergileri, özellikle Fransa’nın güçlü olduğu tarım, çelik ve alüminyum sektörlerinde büyük endişe yaratıyor. Ayrıca, anlaşmada enerji ithalatı ve yatırımlar konusunda da tek taraflı tavizlerin verildiği, Avrupa’nın çıkarlarının korunmadığı eleştiriliyor. Bu durum, Avrupa’nın iklim hedeflerine zarar verirken ekonomik yeniden yapılanmasını da olumsuz etkiliyor.

Avrupa Birliği içinde, bu gelişmelerle birlikte ABD karşısında nasıl bir ticaret politikası izleneceği konusunda ciddi tartışmalar başladı. Macron’un “Yeni muafiyetler için müzakere edeceğiz” açıklaması, AB’nin gelecekte daha bağımsız ve sert bir duruş sergileyip sergilemeyeceğine dair soruları gündeme taşıdı.

VON DER LEYEN İÇİN GENSORU ÖNERİSİ

Bununla birlikte, bu anlaşmanın ardından Avrupa Parlamentosu’nda AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e karşı gensoru önerisi gündeme geldi. Eleştirmenler, von der Leyen’in ABD karşısında Avrupa çıkarlarını yeterince koruyamadığını ve anlaşmanın Avrupa’nın çıkarlarına zarar verdiğini savunuyor. Gensoru önerisi, Avrupa kurumlarında ciddi bir siyasi krize işaret ediyor ve bu süreçte Komisyon Başkanı’nın görevden alınması talebiyle müzakereler devam ediyor.

Sonuç olarak, Fransa’nın ABD ile olan ticari ilişkilerindeki bu yeni gelişme, sadece ekonomik değil siyasi açıdan da büyük önem taşıyor. Avrupa’nın küresel güç dengelerindeki konumu yeniden sorgulanırken, bu süreç Fransa ve AB’nin hem iç politikalarını hem de uluslararası ilişkilerini doğrudan etkileyecek.

KUR’AN YAKAN SALDIRGANA HAPİS CEZASI

Fransa’da İslam karşıtı nefret suçlarında ciddi artış yaşanırken, Lyon yakınlarındaki Villeurbanne’de bir cami önünde Kur’an-ı Kerim’in yakılması olayı ülke gündeminde tepki topladı.

Villeurbanne kentinde Haziran ayında 27 yaşındaki bir şahıs sabah namazından kısa süre önce camideki Kur’an’ı alarak dışarıda ateşe verdi. Bir tanık yangını fark edip söndürdü ve durumu cami yetkililerine bildirdi. Yetkililer polise şikayette bulundu, güvenlik kameralarından elde edilen görüntülerle zanlı kısa sürede yakalandı.

Uzun süredir paranoid şizofreni hastalığı ile mücadele eden sanık, “İslamofobik olmadığını”, eyleminin hastalığı nedeniyle gerçekleştiğini savundu. Mahkeme, “ırk, etnik köken, millet veya din nedeniyle yapılan zarar verme” suçundan sanığı yargıladı.

HASTALIĞI, EYLEMİ İÇİN CEZA ALMASININ ÖNÜNE GEÇEMEDİ

Savcı, sanığın toplumda benzer eylemleri tekrarlama riskinin yüksek olduğunu belirterek 15 ay hapis talep etti. Mahkeme, bu talebi kısmen dikkate alarak sanığı 1 yıl hapis cezasına çarptırdı ve ayrıca Villeurbanne’de 2 yıl süreyle bu şehre giriş yasağı getirdi.

Bu dava, Fransa’da son aylarda artan antimuslim nefret suçları bağlamında büyük önem taşıyor. İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2025 yılının ilk üç ayında İslam karşıtı saldırılar yüzde 72 artış gösterdi ve 79 vaka kayıtlara geçti.

Olay, bölgedeki dini ve siyasi temsilciler tarafından açıkça “İslamofobik saldırı” olarak tanımlandı. Errahma Derneği ve Rhône Camiler Konseyi avukatı Sefen Guezguez, verilen cezanın toplumun adalet beklentisini karşıladığını belirtti.

YORUM YAP