
Her kesimden kişilerle, Manisa merkez ilçeleri ve yakın çevresinde yeni sanayi alanları kurulması ve mevcutların devamlı büyümesini konuşuyorum.
– “Zararlı değil mi? Manisa, bu kadar sanayiyi kaldırabilir mi?” diye soruyorum.
Genel olarak, “Kaldıramaz, artık yeter!” diyorlar.
– “Bir şeyler yapmak gerekmiyor mu? Gelin tepki gösterelim…” diyorum.
Susuyorlar… Üstlerine gidiyorum. “Niye karşı çıkmıyorsunuz?” diye üsteliyorum.
Çoğunda bir yılgınlık ve umutsuzluk var. “Bu işler düzelmez. Devlet böyle istiyor!” diyorlar.
– “Devlet demeyin; neden düzelmesin? Bunları yapan siyasi iktidar!” diyorum.
Konuşmalar uzuyor. Her kafadan bir ses çıkmaya başlıyor. Başka konulara geçiyoruz.
* * *
Manisa’nın birçok sorunu var. Bana göre geleceğini etkileyen en önemli sorun, sanayinin kontrolsüz şekilde büyümesi. Organize sanayi bölgeleri, Yunusemre ilçesinde Uzunburun Mahallesine dayandı. Gediz’in güneyi bitti. Kuzeyine geçme çalışmalarına başladılar.
Manisa’da sanayinin büyümesini savunanlar, sanki biz karşı çıkıyormuşuz gibi, “Ülkemizde işsizlik var. Bunu çözmek gerekir.” diyorlar.
Ben de onlara, “Manisa merkez ilçeleri, mevcut sanayiyi bile kaldır(a)mıyor. Çevre kirliliği, nüfus artışı, trafik, konut, altyapı, kamu hizmetlerine erişim, halk sağlığı, … tüm bunlar kent yaşamında büyük sıkıntı ve zorluklara yol açıyor. Üstelik Manisa’nın su sıkıntısı giderek artıyor. Sanayinin daha da büyümesi, var olan sorunları katlayacak. Bu işler, firmaların tercihlerine bırakılamaz ve onların isteklerine göre yürütülemez. Devlet yatırım taleplerini başka illere ve/veya Manisa’nın başka ilçelerindeki kıraç-verimsiz alanlara yönlendirmeli!” cevabını veriyorum.
“Doğru!” diyorlar. Sonra BYD’yi soruyorlar?
Karşı çıkış nedenlerimi anlatmaya çalışıyorum. “BYD Manisa’da bir milyar dolarlık yatırım yapacaktı. Büyük Ova Koruma Alanı kapsamında kalan yaklaşık 1600 dönüm arazi tahsis edildi. Ama tek bir çivi çakılmadı. BYD’ye araç başına 7000 ABD Doları gümrük indirimi sağlandı. 40.000 araç sattılar. Otomobil fiyatları 1,5 ila 5 milyon TL arasında değişiyor. Ortalama üç milyon TL’den hesaplarsak yaklaşık 120 milyar TL gelir elde ettiler. Bu rakamın çok daha fazla olduğunu söyleyenler de var. Yatırım yapmadan, parasını çıkardılar!” diyorum.
“Teknoloji gelecek, gelmesin mi? diyorlar.
“Gelsin, gelsin de en verimli topraklarımız sanayi alanı yapılıyor. Bu durum herkesin zararına. Sebze ve meyve fiyatlarının artışının en büyük nedeni nakliye maliyeti… Fabrikalar verimsiz alanlara kurulmalı.” diyorum.
Sohbet uzadıkça, konuşmalarımız şeyhü’l-muharrirîn unvanlı gazeteci rahmetli Burhan Felek’in, geçmişte hafta sonları Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde yayımlanan “Recebin Kahvesi” (Recep’in Kahvesi) köşesindeki yazılarına dönüyor(1).
* * *
Konuşmalar ilgisiz değil ama yine de sadede, yani asıl konuya gelelim.
Türk İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) Antalya’da düzenlediği 26. İş Dünyası Zirvesi’nde konuşan Migros’un en üst düzey yöneticisi (Ceo’su) Özgür Tort, “Üretimin gerilediğini” belirterek, “Bu tempoda gidersek satacak ürün bulamayabiliriz… Ürün Antalya’da 5 lira, İstanbul’da 35 lira. Bunun çok basit bir matematiği var. Randımanlı üretim yoksa sıfır maliyetli bir ürünü İstanbul’da satmanın maliyeti 21 lira. Üretici 5 liraya üretmez.” diyor(2). Özetle taşıma, nakliye (lojistik) maliyetinin çok fazla olduğunu söylüyor. Bunun bir nedeni de kent merkezlerimize yakın tarım arazilerimizin yok edilmesi değil mi? Ürünü ne kadar uzaktan getirirseniz maliyet o kadar çok artar. Bu da halkımızın daha yüksek fiyatla sebze-meyve alması, yani giderek fakirleşmesi demektir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın (III. Çeyrek Temmuz-Eylül ayları) bir önceki yılın aynı çeyreğine göre 3,7 arttığını (Türkiye’nin büyüdüğünü); bunda en büyük payın 13,9 ile inşaat sektöründe olduğunu, tarımın ise 12,7 azaldığını bildiriyor(3). Son 25 yılda yaklaşık Hollanda kadar tarım alanı, Bulgaristan kadar mera alanımızı kaybettik. Bu ne demek? Migros’un en üst düzey yöneticisi bu durumu, “Gıdasız kalma riskimiz var!” diye açıklıyor!
* * *
Aklıma Moğolların, sözleri Turgut Berkes’e, müziği Cahit Berkay’a ait ‘Bişey Yapmalı’ (Bir Şey Yapmalı) isimli unutulmaz şarkıları (Anadolu rock tarzı parçaları) geliyor. Moğollar,
“… Birisi oy peşinde
Öteki rant işinde
Kıyamet değilse bile
Bişey kopmalı
Bişey yapmalı hey
Bişey yapmalı hey
Bişey yapmalı hey…” diye sesleniyor…
Haklı değiller mi? Ekmeğimize, suyumuza, havamıza, toprağımıza, … el atıyorlar… Ses çıkarmayacak mıyız?
* * *
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yıllar öncesinden , “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” diyerek bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor. “Umudunuzu kaybetmeyin, inandığınız ve doğru bildiğiniz yolda mücadele edin.” diyor.
Biz, Manisa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma ve Çevre Derneğini oluşturan bir avuç insan, tarım topraklarımızın korunması için mücadele ediyoruz. Ancak başarı, birlik olmaktan, destek ve katkı verilerek büyütülecek mücadelenin sürdürülmesinden geçmektedir. Bu noktada hemşerilerimizin, halkımızın ve belediyelerimizin desteği çok önemlidir. Bekliyoruz…
(1) Burhan Felek’in, Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde ‘Recebin Kahvesi’ isimli köşesinde yayımlanan yazıları, ölümünden sonra 1984 yılında aynı adı taşıyan bir kitapta toplanmıştır.
———-+———-
Güzel Sözler
Bunca yıl sönmemiş umudum, nisan değilse mayıs, perşembe değilse pazar… Attila İlhan
Yaşıyorsak hâlâ umut var demektir. Seneca
Umut, cesaretin yarısıdır. Balzac
Hayal etmedikçe bir şeyleri başarmanız imkânsız hale gelir. George Lucas

