DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

KIRMIZI PAZARTESİ-6 (ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR?)

Yayınlanma Tarihi : Google News
KIRMIZI PAZARTESİ-6 (ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR?)

‘Kırmızı Pazartesi’ başlıklı yazılarımızı sürdürüyoruz.

Aşağıdaki saptamalar, İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Açıklama Raporu’ndan alınmış olup(1), yazı formatına uydurulması için sadece noktalama işaretleri ile zaman kipleri değiştirilmiş ve yazım yanlışlıkları düzeltilmiştir. Bunları kısaltarak;

“Bu bölgede kalan alanların bir bölümünün, ülke ölçeğinde önemli kentsel gelişmelerin yaşandığı yerleşmeler olmalarının yanı sıra verimli tarım alanlarının korunması ile kentsel ve endüstriyel gelişme çelişkisinin somut olarak gözlendiği yerlerden olduğu,

Bu alanların gerek sahip oldukları iklim özelliklerinin de etkisiyle ortaya çıkan tarımsal verimlilikleri, gerek sahip olunan doğal bitki örtüsü çeşitliliği ve gerekse kültürel zenginlikleri ile önemli koruma kararlarına konu yerlerden olduğu,

Nüfus dengesinin hızlı biçimde kentsel nüfus lehine değiştiği, kırsal nüfusun oransal olarak giderek azaldığı, planlama bölgesi sınırları içinde hızlı bir kentleşme sürecinin var olduğu,

Manisa il genelinde 2025 yılında ortaya çıkacak nüfusun yaklaşık olarak % 80’lik bölümünün kentsel, % 20’sinin kırsal nüfus dolayında olmasının beklendiği, kırsal nüfusta reel ve oransal olarak gerilemenin süreceği,

Manisa Merkezde son yıllarda yükselen bir ivmeyle büyüyen sanayi sektörünün, kentte nüfus artışını hızlandırdığı ve kentin göç almasına neden olduğu; alınan yeni yatırım kararları ve plan dönemi içinde gerçekleşecek yeni yatırımlarla bu çizginin süreceği; Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nin gelişmesine koşut olarak kentin göç almayı sürdüreceği,

Manisa il merkezinde imar planları açısından var olan en önemli sorunun, kente bitişik konumda bulunan organize sanayi bölgesine ilişkin gelişme kararlarının, kentten ayrışık olarak verilmesi ve planlanması olduğu; yapılmış olan yer seçimlerinin kentin gelişme yönü ve alan gereksinimi dikkate alınmadan verildiği; kentin olası gelişme alanlarının organize sanayi bölgesi alanına dönüştüğü, bunun da kentin dar bir alanda sıkışmasına sebebiyet verdiği,

Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nin her geçen gün daha da büyümesi ve tesis sayısının artmasının, kente yeni göçlerin oluşmasına, bunun da kent açısından yeni gelişme alanlarına gereksinim duyulmasına neden olacağı,

Manisa merkezin sahip olduğu doğal sınırlayıcı olarak tanımladığımız tarım alanlarının yerleşmede planlama açısından sorunlara yol açtığı, alternatif gelişme alanı sıkıntısının yaşandığı kentte imar planlarının verimli tarım alanları içinde genişlemesine ve bu alanların yapılaşmasına neden olduğu,”

Şeklinde sıralayabiliriz. Özetleyecek olursak Manisa merkezde konumlanmış yerleşmeler açısından en önemli sorun, plan kararlarıyla tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasıdır. Bu durum sadece Manisa merkez için değil; Turgutlu, Salihli, Akhisar, Saruhanlı, Alaşehir gibi ilçeler için de söz konusudur.

Açıklama Raporu’nda, Manisa Organize Sanayi Bölgesinin 6. bölgeye kadar genişlediği; kentin konumu ve koruma-kullanma dengesi açısından merkezdeki sanayi gelişmesinin planda önerilen sınırlarda kalması gerektiği belirtilmiştir.

Esasen 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında temel amaç; yaşanan hızlı ve kontrolsüz kentleşmenin, parçacı ve sektörel planlamanın yarattığı sorunların ortadan kaldırılması, kentleşme ve sanayileşmenin kontrollü gelişiminin sağlanması, gelişmelerin sürdürülebilir kılınması, ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenmesi, 2025 yılına kadar kültürel ve doğal değerlerin korunmasını sağlayacak biçimde gelişmenin yönlendirilmesidir. Bu amaç doğrultusunda;

-Planlama bölgesini oluşturan alan bütününde koruma-kullanma dengesini gözetmek,

-Doğal, kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik değerlerini korumak ve geliştirmek,

-Bölge bütününde gelişme olanakları ve iç dinamikler doğrultusunda, yerleşme düzeni ve kademelenmesini oluşturmak,

-Koruma-kullanma dengesi gözetilerek, sektörel olanakların değerlendirilmesini ve geliştirilmesini sağlamak,

-Alıcı ortamlarda (su, toprak ve hava) var olan kirlenmenin giderilmesi ve yeni kirlenmelerin oluşmasını önleyecek kararları geliştirmek, çevre düzeni planının temel hedefleri olarak belirlenmiştir.

Peki bunlara uyulmuş mudur?

Burası Türkiye’dir ve tabii ki uyulmamıştır! O zaman bu planlar neden yapılmakta, bunca masraf ve emek niçin harcanmaktadır? Herhâlde maksat, dostlar alışverişte görsün!

Bizim çocukluğumuzda, 1960 ihtilalinden sonra merkez sağ siyasetçilerin benimsediği ve dile getirdikleri bir slogan vardı: “Bize plan değil, pilav lazım!” derlerdi. Bu slogana rağmen kurulan, kamu kesimi için emredici, özel sektör için yol gösterici planlar hazırlayan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), kaldırıldığı 2011 yılına kadar ülkemize uzun yıllar hizmet etmiş ve önemli başarılara imza atmıştır.

Korkum, tarım alanlarımızın azalmasıyla birlikte, bundan sonra pilav dahil, temel gıda maddelerinin üretimi ve tüketimi konusunda ciddi sorunlarla karşılaşma olasılığımızdır.

Manisa OSB, bırakın 6. kısımda kalmayı, 7. kısma geçmiş, bunun için ülkemizin en önemli fidanlıklarından cennet bahçesi Muradiye Orman Fidanlığının da içinde bulunduğu, Manisa Büyük Ova Koruma Alanı kapsamında kalan bölgeyi gözüne kestirmiş, bununla da yetinmemiş, ‘Batı Sınırı OSB İlave İmar Planı’ olarak adlandırdığı kısma da el atmıştır. 7. Etap İlave (Genişleme) Alanında, Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza her türlü mezalimi uygulayan Çin’in BYD Firması, elektrikli otomotiv fabrikası kurma çalışmalarını sürdürmektedir. Henüz kesinleşmeyen ‘Batı Sınırı OSB İlave İmar Planı’ kapsamında kalan Gürle Merasında da, 6 Mayıs 2025 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanı’nın katılımıyla önemli bölümünün Çin’den gelecek işçilere verileceğini düşündüğümüz lojmanların temeli atılmıştır. Böyle düşünmemizin nedeni, BYD’nin Manisa’ya gelmesinin kesinleşmesinden sonra Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin 5 Eylül 2024 tarihinde değiştirilmesi ve bugüne kadar bir tek Türk işçisine lojman yapmayan OSB’lerin lojman inşa edebileceği düzenlemesinin yapılmasıdır.

Manisa Büyük Ova Koruma Alanı içerisinde kalan bu arazinin seçimi, maalesef yatırımcı firmanın talep ve tercihi gözetilerek yapılmıştır.

Tarım alanlarının seçilmesinin nedeni, sanayi kurma maliyetinin düşük olmasıdır. Başka bir anlatımla, daha az yatırım maliyeti hesabıyla düz ve derin topraklı araziler seçilmiştir. Burada yüksek kamu yararı gözetilmemiş, kısa vadeli yarar hesapları yapılmıştır. Yüzlerce yıldır tarım yapılan ve bundan sonra yüzlerce yıl daha tarım yapılabilecek araziler yok edilmektedir. Tarım arazilerinin yok olması sonucunu doğuracak bu uygulama kolaycılıktır; bugünümüzü ve geleceğimizi tehlikeye sokmaktır. Gelecekte ciddi biçimde tarımsal üretim azlığı ve buna bağlı olarak beslenme sorunlarıyla karşılaşabileceğimiz ne yazık ki dikkate alınmamaktadır. Çünkü arazi varlığımız sınırlıdır, nüfusumuz ise devamlı artmaktadır. Halkımızın gıda dahi ihtiyacının karşılanması ve refahının sağlanabilmesi için verimli tarım arazilerimizin yok edilmeyerek korunması, sürdürülebilir şekilde yönetilmesi, tahrip olanlarının da iyileştirilmesi gerekmektedir. Ülkemizin tarımda önümüzdeki yıllarda yaşayabileceği çok ciddi tehlikelere, gözümüzü ve kulağımızı kapatamayız.

Aslında ülkemizde bu süreç, yıllardır benzer şekilde işle(til)mekte, ülke ve yatırımın yapılacağı kentin gerçekleri bütüncül bir yaklaşımla incelen(e)memekte, kararlar çoğunlukla sermaye sahibi egemen piyasa güçlerinin istekleri doğrultusunda verilmekte; sanayi için lojistik (nakliye; ürün, hizmet ve insan gibi kaynakların, ihtiyaç duyulan yerde ve zamanda en ucuz yoldan temin edilmesi) düşünülürken, tarım alanlarının yok edilmesiyle, ürünlerin daha uzak mesafelerden daha büyük maliyetlerle getirtilmek zorunda kalınması üzerinde hiç durulmamaktadır. Tarım ürünlerini gün geçtikçe daha yüksek fiyatlarla almamızın bir nedeni de, bunların giderek daha uzaklardan getiriliyor olması  değil midir? Yoksul halkımızı böyle mi koruyacağız?

Çanlar çalıyor. Uzmanların görüşüne göre, ileride yaşamamız kaçınılmaz bulunan kuraklık sorunu da düşünüldüğünde; tehlike, “Geldim, kapıdayım, uyanın artık!” diyor; ancak biz toplum olarak, derin uykudan bir türlü uyan(a)mıyoruz. Evet uyku bir gereksinim ama bu kadarı da herhâlde çok fazla!

‘Kırmızı Pazartesi’ başlıklı yazılarımızı sürdüreceğiz. Bizi izlemeye devam edin. İlginç açıklama ve saptamalarımız olacak…

(1) https://webdosya.csb.gov.tr/db/mpgm/icerikler/planaciklamaraporu-20220318120232.pdf

———-+———-

Güzel Sözler

Akıl, insanı hakikate ulaştıran en büyük nimettir. İbn Rüşd

Her insanın bir çiçek açma zamanı var. Tohumuna göre, toprağına göre, güneşine göre. Turgut Uyar

Halkın gücü, silahlardan çok daha güçlü bir kuvvettir. Thomas Jefferson

Esas trajedi buydu. Bir adamın kötü olmaya cesaret etmesi değil, milyonlarca insanın iyi olmaya cesaret edememesiydi. John Fowles

YORUM YAP