
Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği tatil beldelerindeki fiyatlar Türkiye’deki hayat pahalılığını bir kez daha gözler önüne serdi, özellikle döviz cinsinden alım gücünün bile ‘pahalı’ kabul edilen yüksek etiketleri gören Avrupa turistler ve gurbetçi vatandaşlarımız ‘100 euro ile bir sürü şey alırım” diye düşünürdü. Bugün ise bu denklem tersine dönmeye başladı. Avrupa’daki temel ihtiyaç harcamalarıyla Türkiye’dekiler arasında belirgin bir fark kalmadı.
Türkiye’de yaşamak hiç ucuz değil!
Her yaz olduğu gibi bu yıl da yurtdışında yaşayan milyonlarca gurbetçi Türkiye’ye geldi. Sıla hasreti, memleket sevgisi, akraba özlemi… Ama bu sefer havalimanında bavullarla gelenlerin bavul kadar ağır bir başka duyguyu da taşıdığı fark edildi: hayal kırıklığı. Çünkü dövizle kazanan, yıllarca “Türkiye’de yaşamak daha ucuz” diyerek kendini avutan gurbetçilerin çoğu, artık vitrinden geçerken başını çeviriyor. Neden mi? Çünkü bir bluzun fiyatı, bir pantolonun etiketi, bir kilo kirazın pazardaki tabelası, hatta bir ekmek arası dönerin fişi, artık onları Türkiye’de de müşteri olmaktan uzaklaştırıyor.
Vitrinlerde Yükselen Rakamlar
Türkiye’nin avantajlı sektörlerinden olduğu kabul edilen tekstil ürünlerinde de aynı pahalılık söz konusu. Örneğin Avrupa’da ortalama bir giyim mağazasından 20-30 euroya alınabilecek kaliteli bir bluz, Türkiye’de 1500 TL’ye, yani yaklaşık 45-50 euroya vitrinde duruyor. Üstelik aynı markanın Avrupa fiyatı hâlâ daha ucuz kalabiliyor.
Bluz ve Pantolon: Gardırop Değil, Yatırım Aracı mı?
Giyim ürünlerindeki fiyat artışı, sadece döviz kuru ile açıklanamayacak kadar karmaşık bir hale geldi. Kumaş fiyatı, işçilik, mağaza giderleri, kâr oranları derken, yerli üretim bile ‘lüks tüketim’ sınıfına girer oldu. Bir zamanlar 3-5 parçayla dönen yazlık alışveriş listesi, şimdi ya eksik kalıyor ya da hiç yapılmıyor. Gurbetçi, vitrinden sadece bakıp geçiyor; zira Türkiye’de gardırop yapmak Avrupa’dan daha masraflı hale gelmiş durumda.
Kiraz İspanya Pazarında kiraz 3 euro, Türkiye’de 8 euro!
Türkiye’de gerek don-iklim şartlarının etkisi gerekse üretim maliyeti ve pazar koşullarında tarım ürünlerindeki en çarpıcı rakamlardan biri kiraz fiyatına yansıdı. Bir zamanlar pazarda file file alınan, hatta bahçeden toplanan kiraz bugün neredeyse özel gün meyvesi haline geldi.
İspanya çarşı-pazarda yaklaşık 3 euro etiket fiyatı olan kiraz Türkiye’de 6-7 euro karşılığına denk geliyor. Sonuç: Kiraz da vitrine döndü, yani sadece bakılan ama alınmayan bir ürün oldu.
Aşağıdaki resim ise İspanya’daki bir pazar yerindeki kiraz fiyatını gösteriyor:
Ekmek Arası Döner: Sokak Lezzeti mi, Cüzdan Tuzağı mı?
Ekmek arası döner, Türkiye’deki en ulaşılabilir lezzetlerden biriydi. Öğrencinin, çalışan işçinin, sokakta gezenin çabucak karnını doyurduğu pratik bir seçenekti. Ancak bugün büyük şehirlerde döner fiyatları 150 TL’ye kadar çıkabiliyor. Bu, bir gurbetçi için bile “fazla” hissi yaratıyor çünkü Avrupa’da 5-6 euroya kaliteli bir döner menü bulmak hâlâ mümkün. Bu durumda gurbetçi için artık Türkiye’de sokak yemeği bile ‘lüks’ hissettirebiliyor.
Fiyatla Değil, Duyguyla Kırılan Bağ
Vitrinlerden uzaklaşan gurbetçinin derdi yalnızca bluz, pantolon ya da kiraz değil. Asıl mesele, Türkiye’ye olan duygusal bağın bu fiyatlar karşısında sınanması. Memleket özlemini dindirmek için gelen insan, pazarda pazarlık yaparken bile utanıyor.
Sonuç: Vitrin Değil, Hikâye Değişti
Gurbetçi artık vitrinden uzaklaşıyor çünkü sadece alışverişten değil, beklentisinden de uzaklaşıyor. “Memleketten ucuza alırım” düşüncesi “Keşke Avrupa’dan alsaydım” serzenişine dönüşüyor. Bu dönüşüm sadece ekonominin değil, sosyolojik bir kırılmanın da göstergesi. Türkiye’deki fiyatların sadece yerliye değil, artık gurbetçiye de yüksek gelmesi, memleketle kurulan duygusal bağın görünmeyen ama hissedilen bir gerilimine işaret ediyor.
Çünkü dönerin tadı, kirazın rengi, bluzun dokusu… hepsi güzel ama vitrine bile yaklaşamıyorsa, geriye yalnızca uzaktan bakmak kalıyor.