Haber -İnceleme: Osman Özbaş
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarını değerlendiren uzmanlar, halkın özellikle Rusya-Ukrayna savaşı, Mülteciler konusu ve ABD dış politikasının dümen suyuna girme riskine karşı hükümetlere bir uyarı olarak görülebileceğini işaret ediyor.
Avrupa Birliği’ nin özelikle mülteciler konusunda artan bir baskı altında olduğuna kuşku yok; Türkiye yoğun bir şekilde mültecileri barındırarak göçe bir sınırlama çabasında olsa da Avrupa birlik yapısının daha fazla mülteci akınına tahammülü olmadığı izlenimi veriyor.
Bunun gerekçesi olarak mültecilerin sosyo kültürel yaşama uyum ve ekonomik baskı unsuru olarak bütçe etkisini tartışırken, sivil insiyatifler bu sürecin arka planında ABD’ nin askeri politikasına da eleştiri getiriyor.
Bölgede göçmen krizinin derinden hissedildiği yakın dönem ABD’ nin terörle mücadele konusunda geliştirdiği konsept hedef ülkelerde iç karışıklık çıkarmak ve yönetimi devirmek üzerineydi.
Nitekim 11 Eylül-2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ ne saldırı ardından ABD’ nin benimsediği küresel terörizme karşı yürüttüğü askeri müdahalelerden dolayı pekçok insan mülteci durumuna düştü.
Bu dönemi özetleyen ilk raporlardan biri ABD’ de Brown Üniversitesi’nde yayınlandı; rapora göre ABD’nin “terörle mücadele” adı altında Afrika, Asya ve Orta Doğu’daki sekiz ülkede 37 ila 59 milyon insan savaşta evlerinden kaçtı”.
Brown Üniversitesi’nin raporunda Amerika Birleşik Devletleri’nin neden olduğu yerinden edilme raporu özellikle Birinci Körfez Savaşı ile başlayan süreç sonrasında, ABD’nin Irak’a yönelik uyguladığı politikaların büyük göç hareketlerine yol açtığını gösterdi.
Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Sudan, Somali’deki göç hareketliliğinin arkasındaki önemli bir etken ABD’nin işgalleri ve savaşlarının doğrudan yol açtığı göç ve büyük mülteci akınlarıydı.
İlk Mesaj Condoleezza Rice tarafından verildi
Belki bu süreci başlatan kamuoyuna açık ilk söylem Amerika Birleşik Devletleri’nin 26 Ocak 2005 – 20 Ocak 2009 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenen Condoleezza Rice tarafından verildi; Rice 2003 yılında Ulusal Güvenlik Danışmanı olduğu günlerde yazdığı bir makalede Ortadoğu ve civarı için (Orta Doğu. 22 ülkeden oluşan ve toplamda 300 milyonluk bir nüfusa sahip olan Orta Doğu);
‘Amerika’nın güvenliğine de sürekli bir tehdit oluşturmaktadır.’ diye yazmıştı.
Aynı makalede şunları da belirtmişti:
”Irak’ın özgürlüğüne kavuşmasıyla birlikte, Orta Doğu’da hem bölge hem de dünyanın geneli için daha olumlu bir gündem belirlemek adına daha özel imkanlara sahibiz. Daha şimdiden İsrail ve Filistin halkları arasında barış içinde hızla ilerlemek adına imzalanmış anlaşmalar görmekteyiz.”
O gün bunları planlayan ABD dış politikası ve terörle mücadele anlayışı bugün Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’ da hatta özellikle Filistin ve İsrail’de yaşananları nasıl değerlendiriyor?…
Ya Avrupa?
Galiba bugün hükümetler düzeyinde olmasa bile Avrupa halklarının ABD terörle mücadele ve dış politikası karşısında mülteci sorunları üzerinden bazı sorular sorması beklenebilir.
