Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kriter dergisinin yeni sayısında, SETA Vakfı Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündeme dair açıklamalarında FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine karşı milletin zaferine vurgu yaparak, o gün, ”aynı zamanda milli irade üzerindeki vesayet zincirlerinin kırılması açısından da bir milat olmuştur.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
”15 Temmuz, tarihimizin en büyük direniş destanlarından biridir. O gece milletimiz, kadını-erkeği, genci-yaşlısıyla iradesine, geleceğine ve devletine sahip çıkmıştır. 15 Temmuz, aynı zamanda milli irade üzerindeki vesayet zincirlerinin kırılması açısından da bir milat olmuştur. Türkiye’yi esaret altına almak isteyen güçlerin 40 yıldır beslediği, büyüttüğü FETÖ’nün gerçek yüzü ortaya çıkmıştır.”
Erdoğan’ ın konuyla ilgili olarak SETA Vakfı Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın sorularına verdiği açıklamalardan özetler şöyle:
FETÖ üyelerinden temizlendikçe Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
15 Temmuz’la birlikte FETÖ’cü unsurlar Silahlı Kuvvetlerimizden büyük oranda temizlenmiş oldu. İçerdeki hainler tasfiye edilince ordumuz adeta kendini yeniden buldu. Silahlı Kuvvetlerimizin terörle mücadeleden yurtdışı operasyonlara kadar farklı cephelerde imza attığı başarıların altında, bünyesinde yapmış olduğu işte bu temizlik vardır. Silahlı Kuvvetlerimiz asıl görevine yoğunlaşmış ve vazifesini bîhakkın yerine getirmeye başlamıştır. Emniyet teşkilatımızda da benzer durum söz konusudur. Bu insicamı korumakta ve güçlendirmekte kararlıyız.
Türk demokrasi tarihi bakımından nasıl bir önemi var 15 Temmuz direnişinin?
Türkiye’nin 1950’de başlayan demokrasi yolculuğu, maalesef her 10 yılda bir tekrarlanan müdahalelerle sürekli kesintiye uğradı. Sandıktan çıkan irade hiçbir zaman tam olarak ülke yönetimine yansımadı. 1961 Anayasası’yla tesis edilen vesayet kurumları, milletten almadıkları yetkileri kullanarak, milletin iradesine ortak oldu. Kefenimizi giyerek çıktığımız bu yolculukta, milletin emanetine sahip çıkma noktasında her türlü mücadeleyi verdik. Bu tarihi süreç içinde 15 Temmuz bir dönüm noktasıdır. 15 Temmuz, Türkiye’de gerçek anlamda millet egemenliğinin tesis edildiği gündür. Milletin iradesini teslim alma teşebbüsü, bizzat milletin direnişi ile engellenmiştir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz’a ilişkin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha önce “Darbe girişimi olursa tankın üzerine ilk ben çıkacağım” şeklinde açıklamalar yapan ana muhalefet partisi genel başkanından nasıl davranması beklenirdi?
Demokrasiyi ve milli iradeyi savunmak sadece iktidarın değil, herkesin görevidir. Demokrasiyi hedef alan girişimler karşısında siyasi ikbal kaygısı gütmeden, korkmadan, çekinmeden tepki koymaları gerekir. Ancak 1960’tan beri CHP’nin darbeyi destekleyen, müdahaleye çanak tutan bir politika izlediğini görüyoruz. 27 Mayıs’ın da, 28 Şubat’ın da, 15 Temmuz’un da en büyük destekçisi CHP’dir.
15 Temmuz’dan sonra FETÖ ile mücadelede büyük adımlar attınız. Öncülük ettiniz. FETÖ konusunda gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Darbeye karışanlarla ilgili davaların önemli bir kısmı tamamlandı. Milletin kanını dökenler, millete kurşun sıkanlar işledikleri cinayetlerin hesabını hukuka verdi ve veriyor. Örgütün gizli yapılanmasına yönelik operasyonlar ise devam ediyor. Elbette 40 yıl boyunca devlete sızan sinsi bir yapıyı 4 yılda tamamen temizlemek mümkün değildir. Nitekim güvenlik ve yargı birimlerimiz, her gün yeni bir bulguya ulaşarak, örgütün kripto yapılanmasını deşifre ediyor. Firari şahısların ülkemize iadesi konusunda da Adalet Bakanlığımız gereken çalışmayı titizlikle yürütüyor. Örgütün üst düzey militanlarından bazılarının ülkemize iadesini sağladık.
Burada kimi ülkelerin tavırlarıyla ilgili şu hususu ifade etmek zorundayım. Lafa gelince sürekli demokrasiden bahsedenler, bize hukuk dersi verenler maalesef demokrasi düşmanlarına kol kanat germekten çekinmiyorlar. Birçok batı ülkesinin FETÖ’cüleri himaye ettiğini, bunlara aleni destek verdiğini görüyoruz. Kimi devletler bunu sırf bize zarar vermek için yaparken, bazıları da gafletten, FETÖ tehdidini idrak edememekten yapıyor.
FETÖ dışında TSK tarafından terör örgütü PKK’ya yönelik önemli operasyonlar icra ediliyor. Avrupa ve ABD kamuoyunda Türkiye’nin operasyonları konusunda oluşturulmaya çalışılan bir algı var, nasıl yorumluyorsunuz?
Terörü bu toprakların kaderi olmaktan muhakkak çıkartacağız. Bu yönde son yıllarda gerçekten önemli adımlar attık. Suriye’de kurulmak istenen terör koridorunu gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla akamete uğrattık. Terör örgütlerinin bir dönem kol gezdiği 8 bin 200 kilometrekarelik alanı, DEAŞ ve PKK/YPG’li teröristlerden temizledik. Irak’ta da PKK hedeflerine yönelik başarılı harekâtlar düzenliyoruz. Haziran ayının ortasında yapılan hava ve kara harekâtları, bu sürecin parçalarıdır. PKK bu toprakların iklimine, insanına, inancına, değerlerine ve kültürüne düşman bir terör örgütüdür. Onbinlerce insanımızın katilidir. Bölgemizin geleceğinde bu örgüte yer yoktur.