DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

GÜVENDEN GÜVENSİZLİĞE

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
GÜVENDEN GÜVENSİZLİĞE

Dedemin (büyükbabamın) son günleriydi. 1960’lı yıllardı. Ben dokuz yaşındaydım. Dedem ve babaannemle aynı evde yaşıyorduk. Tüm aile, evimizde toplanmıştı. Başında ‘Kuran’ okunan dedem, devamlı uyukluyor, ara sıra kendine geliyor; biraz konuşuyor sonra yine dalıyordu. Kendine geldiği bir an, çocuklarını çağırdı. Babam, amcam ve halam başına gittiler. Onlara, “iyi geçinmeleri, babaannemi üzmemeleri” konusunda nasihatlerde bulunduktan sonra, “Bir kişiden alacağım, bir kişiye de borcum var. Alacağımı istemeyin. Getirirse almayın. Kabul etmez, çok ısrar ederse alın ve bir fakire verin. Borcumu ödeyin.” dedi ve birkaç gün sonra vefat etti. Alacak ve borç miktarları çok önemli değildi.

Dedemin ölümünden sonra hem alacaklı hem borçlu olduğu kişi taziyete geldiler. Borçlu olan, kalabalık dağıldıktan sonra cebinden çıkardığı bir çıkın içindeki parayı babama uzattı. Babam almak istemedi. Çok ısrar edince aldı. Babam ve amcam, bu parayı halama vermek istediler. Halamın eli darlıklıydı. İnşaat ustası olan eniştem bazen iş buluyor, bazen de bulamıyordu. Halam, kabul etmedi. “Babamın vasiyetini yerine getirelim. Bir fakire verelim” dedi. Parayı, kararlaştırdıkları mahallemizdeki bir komşumuza verdiler. Babam, dedemin borcunu ödemeye giderken beni de yanında götürmüştü. Alacaklı, “Ben, Ali amcanın (dedem) çok iyiliğini gördüm. Onun bana borcu yok.” diyerek almak istememiş, babam çok ısrar edince almıştı. Bu kişilerle dostluğumuz dedemin ölümünden sonra da sürmüştü. Çocuklarıyla görüşmeye hâlâ da devam ediyoruz.

Çocukluğumda, ilkokul birinci sınıftan ortaokulu bitirinceye kadar yaz ayları sekiz yıl, annemin ‘dayı’ dediği, dedemin de yanında çalıştığı bir akrabamızın toptan şeker ticareti yapan dükkanına çıraklığa gitmiştim. Dayımızın hâli vakti iyiydi. Bizim dükkânda senet – sepet yoktu. Birçok bakkal, veresiye şeker alır, sonra da gelir borcunu öderdi. Borcu olup da ödeyemeyenlerin önemli bir kısmının, borçlarını yıllar sonra da olsa gelip ödediklerine ve helalleştiklerine çok kez tanık olmuştum.

Bunları niye yazdım? Bir arkadaşımın gönderdiği TEPAV’ın (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı) İnternet Sitesinde yayımlanan, Kalkınma Programı Direktörü H. Ekrem Cunedioğlu’nun, Avukat ve Öğretim Görevlisi Gönenç Gürkaynak’ın, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur noktasından; Türk’ün bir tek Türk’e güveni yoktur noktasına…” şeklindeki sözleriyle başlayan, “Türkiye’de Toplumsal Güven Sorunu” başlıklı yazısı(1), beni çok düşündürdü ve geçmiş yıllara götürdü. İstatistiklere ve bilimsel verilere dayalı, çok faydalı olan bu makaleyi  okumanızı öneririm.

Bazılarının beğenmediği eski Türkiye’deki 1960 ve 1970’li yıllarda insanlar birbirine güvenirken, kimsenin kimseye ve kurumlara güvenmediği bugünlere nasıl geldik?

Ülkemizde gerçekten, son yıllarda toplumsal güven, maalesef bir sorun hâline gelmiş; toplumun farklı kesimleri arasındaki kutuplaşma artmış ve kurumlara duyulan güven çok azalmıştır.

Sözünü ettiğim yazıda; EBRD’nin (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) Life in Transition 2024 çalışmasına göre, “İnsanların çoğuna güvenilebileceğini söyleyebilir misiniz?” sorusuna Türkiye’deki bireylerin yüzde 12,6’sının kısmen, yüzde 5’inin ise tamamen güvenebileceği cevabını verdiği; buna göre güvenilemeyeceği cevabını verenlerin oranının yüzde 82,4 olduğu; kurumlara fazla güvenilmediği, Pew Araştırma Merkezi’nin 2024’teki anketine göre, Türkiye’de halkın yüzde 46’sı hükûmetin ülke için doğru olanı yapacağına güvenirken yüzde 51’inin güven duymadığı, bu güvensizlik duygusunun siyasal kamplara göre büyük farklılıklar gösterdiği belirtilmiştir. Bu oranlar, ülkemizi dünya genelinde toplumsal güvenin en zayıf olduğu ülkeler arasına yerleştirmektedir.

Sizi rakamlara boğmak istemiyorum.

Ülkemizdeki toplumsal güven eksikliğinin tabii ki ekonomik, siyasal ve sosyal sonuçları olmaktadır. Güvensizlik; piyasayı, iç ve dış yatırımcıları ve demokratik meşruiyeti olumsuz etkilemekte; kargaşa ve hukuksuzluk ortamının doğmasına, yasal olmayan güçlerin devreye girmesine, sosyal ilişkilerde gerginliğe ve suç oranlarının artmasına, otoriterliğin ve sosyal uyumsuzluğun büyümesine, beyin göçüne vb. sebebiyet vermektedir. Buna karşılık güven; maliyetleri düşürmekte, yenileşim (inovasyon) ve yatırımları artırmakta, anlaşmazlıkları azaltmakta, yardımlaşmayı ve iletişimi çoğaltmakta, siyasi istikrarı olumlu yönde etkilemektedir.

Toplumsal güven eksikliğinin nedenleri çoktur. Bunlardan en önemlilerinden biri yargıya olan güvenin azalmasıdır. World Justice Project’in hazırladığı Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi verilerine göre, Türkiye’nin dünya sıralamalarındaki yeri hızla gerilemektedir. 2024 itibarıyla Türkiye bu endekste 142 ülke arasında 117. sıraya düşmüş durumdadır. Alt göstergeler olan temel haklar sıralamasında 133, yönetimde güçler ayrılığı ve kısıtları sıralamasında ise 135. sıradadır. Hukukun zayıflaması, 2021 yılı OECD endekslerine göre adalete güveni yüzde 33’e geriletmiştir. Günümüzde bu oran daha alt seviyelerdedir.

Toplumsal güven eksikliğinin sonuçlarından biri de yolsuzlukların artması, kurumların bozulması ve hesap ver(e)memesidir. Denetimsizlik ve denetimden kaçma da, toplumsal güven sorununu daha da büyütmektedir.

İfade ve basın özgürlüğünde alt sıralarda bulunmamız, bazı medya organlarının ve gazetecilerin iç ve dış kaynaklardan beslenmesi ve bunların sonucu olarak medyanın bağımsızlığının kaybetmesi de toplumsal güven eksikliğini büyütmektedir.

Liyakat sisteminin bozulması, eş, dost, akraba ve yandaş kayırmacılığı, eğitimin niteliğinin azalması ve bunların sonucu olarak vatandaşın aldığı hizmet kalitesinin düşmesi; yüksek enflasyon, gelir adaletsizliği, fırsat ve sosyal eşitsizlikler ile ülkemizin kentsel ve kırsal nüfus yapısının çok hızlı biçimde kentleşme yönünde bozulması da güven eksikliğinin nedenlerindedir.

İç içe olan ve birbirini tetikleyen yukarıdaki etkenler, ülkemizdeki toplumsal güven eksikliğinin nedenleridir. Dolayısıyla güven ortamını gerçekleştirmek için hukuk ve adalet reformlarına, yargı bağımsızlığına, kurumların güçlendirilmesine ve etkinliklerinin artırılmasına, şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanmasına, yolsuzluklarla mücadeleye, liyakate ve ehliyete dayalı atamalara, etkili ve sonuç odaklı denetimlere, basın özgürlüğünün geliştirilmesine, nitelikli eğitime, gelir adaletinin sağlanmasına, planlı kentleşme ve sanayileşmeye yönelik ciddi tedbirlerin alınmasına gereksinim vardır.

Bize göre ülkemizde ivedilikle yapılması gereken, hukuk güvenliği ve belirliliğin sağlanmasıdır. Çünkü günümüzde yaşadığımız kaosun nedeni, hukuk güvenliği ve belirliliğin olmamasıdır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.(2)

Fiziksel gereksinimlerimizden sonra en önemli duygu olan güven, hem özel hem toplumsal yaşamımız için önemli olduğu kadar, demokrasi ve sürdürülebilir kalkınma için de çok önemlidir. Başarılı olmak için yalnızca istemek yetmemekte, bu yolda çabalamak ve çalışmak da gerekmektedir. “Ne ekersen onu biçersin!” ve “Ne kadar ekmek, o kadar köfte!” diyen atasözlerimizi unutmayalım!

1) https://tepav.s3.eu-west-1.amazonaws.com/upload/files/1740489477189-0.Turkiyede_Toplumsal_Guven_sorunu.pdf

2) Anayasa Mahkemesi, 29/05/2014, B.B. 2014/4705, & 57; R.G. 06/006/2014-29022

Anayasa Mahkemesi 22/05/2013, E. 2013/39, 2013/65; R.G. 12/07/2013-28705

———-+———

Güzel Sözler

Halkını, insanını tüketen devletlerin kendileri de zamanla tükenir. Platon

Adalet ilkin devletten gelmelidir. Çünkü hukuk; devletin toplumsal düzenidir. Aristo

Bir siyasetçi gelecek seçimi, bir devlet adamı ise gelecek kuşağı düşünür. James F. Clarke

Ya başlamamalı, ya da bitirmeli. Ovidius

YORUM YAP

F.levent Tekin 5 Mayıs 2025 / 06:53 Yanıtla

Yazılarınızı heyecan ve merakla okuyor,sizinle gurur duyuyoruz.saygılarımızla