2020 yılına COVID-19 damga vurdu. Ancak salgın nedeniyle insan sağlığıyla ilgili risklerin arttığı 2020 yılında ekonomik görünümde de belirsizlikler arttı; özellikle GSYİH’da (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) büyük dalgalanmalar oldu; borçluluk düzeyleri de beklentilerin üstünde arttı. 20 Kasım 2020 itibariyle küresel borç, 2016’dan bu yana görülmemiş bir hızla, 52 trilyon doların üzerinde çoğaldı; sadece 2019’un üçüncü çeyreğinden bu yana küresel borç 20 trilyon dolar arttı. Küresel borcun 2020’nin 3. çeyreğinde yaklaşık 275 trilyon $ ‘a ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu rakam bazı analistlere göre tahmin edilenden 2,5 trilyon $ daha yüksek.
Büyük ekonomilerdeki borç, 2019’un sonunda yaklaşık yüzde 380 iken, üçüncü çeyrekte GSYİH’nin yüzde 432’sine sıçradı. Örneğin ABD’de toplam borç, geçen yılın sonunda 71 trilyon dolar iken, bu yıl 80 trilyon dolara ulaşma yolunda ilerliyor.
Avro bölgesindeki borçlar, bu yılın ilk dokuz ayında 1,5 trilyon dolar daha arttı.
Gelişmekte olan piyasaların borçları yaklaşık yüzde 250’ye çıktı. Çin’de bu oran yüzde 335’e ulaştı.
Yükselen küresel borç oranlarını değerlendiren ve üyeleri arasında 400’den fazla bankanın ve mali kuruluşun bulunduğu Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), bunu bir “borç tsunamisi saldırısı” olarak niteliyor.
GSYİH’ye Borç Dünya Çapında Artmaya Devam Ediyor
Dünya çapında GSYİH’ye oranla borçlar artmaya devam ediyor. Küresel borcun küresel GSYIH’ye oranı 2019’da %243’ten 2020’de %278’e ulaşıyor. 2020 artışı %35.
Örneğin İtalya’da borç oranı (borcun GSYIH’ye oranı) 2020’de İtalyan birliğinin kurulduğu 1860’tan bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.
AB’de 2020’nin birinci çeyreğinde yüzde 2,6 olan bütçe açığının GSYH’ye oranı, 2020’nin ikinci çeyreğinde yüzde 11,4 seviyesine yükseldi. Avro Bölgesi’nde bütçe açığının GSYH’ye oranı aynı dönemde yüzde 2,5’ten yüzde 11,6’ya çıktı.
IMF küresel ekonominin resesyonla karşı karşıya olduğu belirtti.
IMF, 2020 mali yılına ilişkin “Benzeri Olmayan Bir Yıl” başlıklı raporda, ekonomik görünüme ilişkin belirsizliğin sürdüğü, durgunluk, işsizlik, iklim değişikliği, teknoloji ve otomasyon, dijital para birimlerinin yükselişi, artan eşitsizlik ve borcun öne çıktığını vurgulandı.