Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nejdet BİLGİ tarafından hazırlanan ‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Manisa Basın Tarihi (1908-1928)’ kitabı Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlandı. Eser konuya ilgi duyanların başucu kitabı olması kadar yerel basın ve Manisa çerçevesindeki incelemenin metodolojik ele alınışı ve günceliyle birlikte tarihi perspektif açısından da önemli bir kaynakça niteliği taşıyor.
‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Manisa Basın Tarihi (1908-1928)’ kitabının yazarı Prof.Dr. Nejdet BİLGİ ile bir röportaj geçekleştirdik; bu eserin öneminin ve içeriğinin daha iyi anlaşılmasında, belki eserin sınırlarını aşan tarih bağlamına da yer veren sorular sorduk.
Nejdet Bilgi hocamız o her zaman ki olgun ve derya bilgi içeren anlatımıyla sorularımızı cevaplandırdı.
İki bölümde yayınlanacak bu röportajda tarihverper ve araştırmacı Erkan Akbalık’ın katkılarıyla soruları Osman Özbaş hazırladı.
1-Kitabın ilk sayfalarında Manisa’daki eğitim kurumlarının geçmişine yer veriliyor, 1378’lerde Ulu Cami’den özellikle 19. Yüzyıl, 2. Mehmet dönemine kadar medrese, mevlevihane, tekke zaviyelerle ilgili özeti okurken ki çok faydalandım, ardından 19 Yüzyıl, 2. Mahmut reformlarıyla başlayan süreç; hatta inas (Kız) mektepleri de açılıyor. Manisa’da lise muadili olan idadi açılmasına ise 1885 yılında karar verilmiş ifadesi var. Yani Manisa Lisesi! Savaşlar nedeniyle eğitimi süreci kesilen hatta Yunanlıların işgal döneminde baskılara uğrayan, sonrasında yeniden açılıp bugüne kadar gelen bir eğitim markası olarak, tarihsel bir eğitim kurumu olarak karşımıza çıkıyor. Manisa Lisesi tarihinin bu kadar geriye gitmesinin hem dönemsel hem de yerel açıdan anlamı nedir sizce?
Necdet Bilgi-Evet, kitabın giriş bölümünü Manisa’nın kültür hayatına ayırdım. Anahtarıyla eldeki verilere dayanarak bazı tespitler yapmaya çalıştım. Bu çerçevede eğitim hayatına ve özellikle modernleşme dönemine değindim. Manisa’da açılan idadi yani Manisa lisesi, aslında çok erken tarihli sayılmaz. Çünkü ilk idadiler taşrada 1875’te açılmaya başladı. Manisa’da 1885’te açılmasına karar verildi ve bir süre sonra da açıldı. Bu sadece Manisa’ya mahsus bir durum değildi. İkinci Mahmut döneminde başlayan yenilikler silsilesinin İkinci Abdülhamit döneminde hızlanmış uzantısıydı. Sultanlar arasında eğitime belki de en fazla önem veren İkinci Abdülhamit oldu. Tanzimat döneminde Rüştiyeler yani bir bakıma ortaokullar açılmıştı, rüştiye ile yüksekokullar arasındaki basamağı tamamlamak için idadiler gündeme geldi ve ilk idadiler İstanbul’da açıldılar. 1875’ten itibaren nüfusu 1.000 haneden fazla olan yerlerde idadiler açılmaya başlandı. Manisa’daki de bunlardan biriydi. Manisa klasik Osmanlı döneminde önemli bir merkez aynı zamanda önemli bir eğitim merkezi denilebilecek bir yerdi. Modernleşme döneminde idadi ile bu konumunu yeniden kazanmaya çalıştı. Bu belki olmadı ama idadi ile Manisa eğitim ve kültür hayatı önemli bir ivme kazandı. En azından Manisa’nın eğitime muhtaç gençleri başka yerlere gitmek zorunluluğundan kurtulmuş oluyorlardı. Konumuz açısından bakıldığında, basın hayatının gelişmesi açısından eğitimli nüfus şüphesiz daha önemli. Çok gelişmemiş de olsa Manisa basın hayatının bu eğitim faaliyetinden olumlu yönde etkilendiği düşünülebilir. Dolayısıyla idadi açılması hem dönemsel hem de yerel açıdan Manisa kültür hayatının önemli bir unsuru olmuştur denilebilir.
2-Yakın tarihe gelmeden önce, Saruhan beyliği dönemine ilişkin ki o zamanlar Foça bağı nedeniyle denize çıkışı olan, yabancılara liman kiralayan ve sonrasında Şehzadeler memleketi olan birçok Sultan’ın eğitildiği bir merkez olarak Manisa’ nın konum ve önemi üzerinde durabilir miyiz?
Nejdet Bilgi- Manisa coğrafi konumu itibarıyla önemli bir noktada bulunuyor. Aynı zamanda verimli tarım alanlarına sahip bir yer. Bu yüzden tarih boyunca Anadolu’yu istilaya kalkışan güçlerin iç bölgelere geçiş güzergahında bulunan bir yer. İstilacı orduların ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilecekleri bir coğrafya. Osmanlı şehzadeleri için sancak beyi, daha da önemlisi veliaht olarak bulundukları yerlerin başında Manisa yer alıyor. Kabiliyet gösterip tahta ilk ulaşan şehzade olabilme imkanını sunan bir yer. Dolayısıyla iktidar kavgasının genelde galiplerine mekân olan bir yerdir. Ticari açıdan Anadolu’nun doğusunu ve içlerini kıyılara bağlayan önemli bir güzergahtadır. 19 yüzyılda demiryolunun da inşa edilmiş olması bu konumunu daha da pekiştirdi.
3- Saruhan Sancağı ve Aydın Vilayetine bağlı idari yapıda bölgenin çok zengin bir ürün ve sermaye yelpazesine sahip olduğunu görüyoruz. Nitekim Foça’dan Gördes’e uzanan coğrafya içersinde ticaret sektörü ile tarımsal değer ve halkın refahı arasında gazete haberlerine yansıyan nüshalar görüyoruz; Biraz daha açayım, Manisa ovasında üzüm, pamuk gibi hem yerel hem de ihracatı ile halkın refahını doğrudan etkileyen ürünler var. Bu faktörler Saruhan halkının refahını nasıl şekillendirdi; bunların fiyatı- vergi, toprak dağılımı, mülkiyet hakları hiç konu ediniliyor muydu? Bu soruyu eleştirici ekonomi, gazetecilik, medya, halkın refahı bağlamında konuyu açmak için sordum.
Nejdet Bilgi- Saruhan sancağı idari olarak belirttiğiniz gibi önceleri beş sancaktan oluşan Aydın vilayetinin bir parçası. Fakat diğer sancaklardan (İzmir, Aydın, Denizli ve Menteşe), yukarıda sözünü ettiğimiz özellikler açısından daha avantajlı bir konumda. Hem siyasi, hem idari, hem tarımsal ve hem ticari özellikleri bünyesinde barındıran bir kent. Bu kentin ekonomik hareketliliğini somut ve düzenli olarak izleyebileceğimiz verilere sahip değiliz. Ama dönemsel bazı veriler Manisa kenti ve çevresindeki canlı ekonomik faaliyetlere işaret ediyor. En azından verimli ovası ve canlı ticari hayatı hakkında bazı bilgiler elde edebiliyoruz. Bunların başında 19. yüzyılın ortalarında düzenlenen ve her hanenin ekonomik potansiyelini ortaya koyan temettü defterleri gelmektedir. Gelir ve vergi kayıtlarını içeren bu defterler bize Manisa kenti ve çevresinde halkın refah seviyesinin Anadolu’nun diğer bazı kentlerine göre daha iyi durumda olduğunu söylemektedir. Ama bu durumun kültür hayatına yeterince yansıdığı söylenemez.
4-Kitabınızı okurken gazetelerdeki özellikle ideolojik yazılardaki ifade biçimlerindeki edebi lafızdan çok etkilendim. Özellikle ‘2. Meşrutiyet döneminde sonradan basın hürriyeti ile ilgili tepkiler ortaya çıkmasıyla İslam ve Ulûm dergisinde ‘Matbuat Hürdür’ başlıklı makale örneği gibi; basın özgürlüğü adına gerekirse kan dökülebileceği belirtilmekte. Bir tarafta ‘Vilson Gazetesi’ ki (S/114) savunduğu federasyon; diğer yandan önce basın özgürlüğü ile başlayan ve sonra milli hüviyete dönem başka gazeteler ve yayınlar. O dönemde basının hedef kitlesi ve ideolojik farklılaşmasının fikri temellerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nejdet Bilgi- Aslında Türkiye’de gazete olgusunun yer edinmeye başlaması 19. yüzyılın sonlarına tesadüf eder. Fakat gazetenin rağbet görmesi ikinci meşrutiyet ile hız kazanır. Abdülhamit dönemi sıkı idaresi, basın hayatının kontrolü, sansür, çeşitli yasaklar gibi unsurlarla anılmaktaydı. İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla toplumda basın hayatına karşı bir susamışlık görüntüsü ortaya çıktı. Çok sayıda gazete ve dergi yayımlandı ya da yayın izni alındı. Basın tarihi kitaplarında bu durum “basın patlaması” olarak tanımlanmaktadır. Bu durum kısmen taşra merkezi İzmir gibi kentlere de yansımıştır. Fakat Manisa gibi kentlerde benzer bir hareketlilik görülmemiştir. Yine de Manisa’da basın hayatının doğuşu İkinci Meşrutiyet döneminin ürünüdür. II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında büyük kentlerde basın hayatını ayakta tutabilecek bir okuyucu kitlesinin oluştuğu söylenebilir. Bu okuyucu kitlesinin ideolojik ayrımı çok belirgin değildir. Biraz geleneksel toplum kesimlerinin mesafeli durduğu tahmin edilebilir. Bu kesimlerde daha çok dini içerikli veya geleneksel kodlar içeren yayınlar yapan gazete veya dergilerle okuyucu kitlesine dahil olmaya başlayacaklardır. Bu durumun bu tarihlerde henüz Manisa ölçeğinde bariz bir örneği yoktur. Basın hayatının zayıf olduğu bir kentte bu türden farklılaşmanın görünür olması zordur.
5- Yakın dönemde gazetelerimizde bir zaman ‘Düşünenlerin düşünceleri’ olur, veya bir İslam Cupi, Oktay Akbal, Hasan Pulur, Haldun Taner gibi insanların kalemleriyle türkçe ve fikir dünyamız zenginleşirdi. Manisa’nın o dönem gazetelerinde özellikle makalelerde çok güzel bir dil kullanıldığını görüyoruz, örneğin Tenkid gazetesinde ‘Makale-i Mahsusa’ üst başlığında Ahmet Served’i hatırlatmak isterim. Bu insanların toplumun kültürel normları ve siyasal yapısına itirazları nasıl bir fikri yapı ve ideolojiyle beslenmiştir ki o dönemde Türkleşmek, İslamlaşmak, Muassırlaşmak fikriyatı da gündemdedir sanırım.
Nejdet Bilgi- Sözünü ettiğiniz fikir ya da düşünce gazeteciliği Manisa basın hayatı için bu erken dönemde çok zayıftır. Ahmet Servet veya Ahmet Kemal örneği, örnek olamayacak kadar azdır. Bu dönem Manisa gazete ve dergileri uzun süreli olamadıkları için yorum yapmak zordur. Sadece şu söylenebilir; gazeteleri çıkaranlar ve gazetelerde yazanlar Meşrutiyetçi veya Cumhuriyetçi çerçevede değerlendirilebilirler. Özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayımlanan gazete ve dergiler için Cumhuriyet benimsenen ve güçlendirilmesi arzu edilen bir kavramdır.
(Devam edecek)
(Röportajın 2. Bölümü https://www.formathaber.com/prof-dr-nejdet-bilgi-ile-manisa-basin-tarihi-roportajimiz-2-28476/)