DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

‘Üretimin geleceği kültürden ve sosyolojiden bağımsız olamaz!’

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
‘Üretimin geleceği kültürden ve sosyolojiden bağımsız olamaz!’

Dünya Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın moderatörlüğündeki “Şimdi Endüstri 4.0-Yarın Endüstri 5.0” oturumunda konuşmacı olarak yer alan Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Managing Director Aylin Tülay Özden, pandemi döneminde dijitalleşmenin üretim için öneminden bahsederek, Türkiye’nin Endüstri 4.0’a geçiş sürecini değerlendirdi.

Üretimde dijitalleşme kritik öneme sahip

Pandemi sürecinin dünyada ve ülkemizde dijitalleşmeyi hızlandırdığına dikkat çeken Aylin Tülay Özden; “Pandeminin dünyada ve Türkiye’de iki büyük etkisi oldu. Bunlardan birincisi iş gücünün azalması. Özellikle de pandeminin ilk dönemlerinde iş yerleri ve fabrikaların daha az insanla ve aralıklı çalışmasının etkisiyle iş gücünde azalmalar meydana geldi. Devamında ise hastalanan kişiler nedeniyle iş gücü daha da seyreldi. Sürecin ikinci önemli etkisi ise evden çalışma düzeninin hayatımıza girmesi oldu. Bu iki etki, birçok sektörde ve özellikle üretimde bazı sorunlara sebep oldu. Bu noktada, dünya ve Türkiye olarak üretimde dijitalleşmenin çok kritik bir öneme sahip olduğunu öğrendik. Üretimdeki dijitalleşme, gerek operasyonel yönetimin dijitalleşmesi gerekse makinelerin ve ekipmanların otonom çalışmasıyla iş gücünün seyrekleşmesi problemini telafi etti. Bununla beraber dijitalleşme sistemlerini pandemiden önce kuran firmalar çok büyük avantajlar elde etti’’ dedi.

Yeniliklere açık bir ülkeyiz

Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecindeki ilerlemesini de değerlendiren Özden, “Özellikle bankacılık sektörümüz ve e-Devlet uygulamalarımızı dünyadaki diğer ülkelerle kıyasladığımızda çok ileride olduğumuzu söyleyebilirim. Toplum olarak yeniliklere çok açığız. İnternet ve cep telefonu kullanımında dünyada önde gelen ülkelerden biriyiz. Dolayısıyla dijitalleşmenin topluma yayılmasında kültürel olarak dünyadaki ileri ülkeler arasında olduğumuzu düşünüyorum. Genç nüfusa sahip Türkiye’nin dijitalleşme konusunda geleceğinin parlak olduğuna inanıyorum. Bu nedenle üretimde dijitalleşme düzeyimiz de hızla artacak” şeklinde konuştu.

Nitelikli yazılımcı eksiği sektörün kanayan yarası

Gerekli donanım ve teknolojik yeterlilik açısından ülkemizin Endüstri 4.0’a yeterli olduğunu ancak nitelikli yazılımcı eksikliğinin çok ciddi bir sorun teşkil ettiğini ifade eden Özden, sözlerine şöyle devam etti; “Sektörümüzün en önemli sorunlarından birinin nitelikli yazılımcı eksikliği olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde özellikle yazılım, teknoloji ve bilgisayar bilimlerine gönül veren gençlerimiz ve deneyimli uzmanlarımız, idealist ve uluslararası vizyona sahipler. Yazılımcılar, özellikle internet teknolojileri, yapay zekâ ve Endüstri 4.0 alt yapısını oluşturan teknolojileri doğası gereği mekândan bağımsız olarak kullanabiliyorlar. Uygun teknolojik donanımlara sahip bir profesyonel, mekân fark etmeksizin yazılım ve internet teknolojileri alanında çalışabilir. Dolayısıyla, bizim ülkemizde de uluslararası standartlarda teknoloji ürünleri geliştirebilecek insan kaynağımız mevcut ve bu insan kaynağı yurt dışından talep görüyor. Buradaki asıl problem, bu nitelikli insanların maalesef Türkiye’de kalmayı tercih etmemesi. Türkiye’deki ekonomik, çevresel ve sosyolojik koşulları iyileştirip donanımlı insanların yurt dışı değil Türkiye için çalışmalarını sağlamamız gerekiyor. Diğer taraftan, ülke olarak yerli ürünlerdense yabancı ürünleri tercih etme eğilimindeyiz. Bu eğilim, mühendislik çözümlerimizi ve hizmetlerimizi sunarken de karşımıza çıkıyor. Türkiye’den bir hizmet alan sanayicimiz, yurt dışından bir çözüm aldığında rahatlıkla birkaç kat ödeme yapabiliyor, ancak çözüm Türkiye’den geliyorsa biraz daha pazarlık yapmayı tercih ediyor.”

‘Üretimin geleceği kültürden ve sosyolojiden bağımsız olamaz.”

Endüstri 4.0’ın hayatımıza nasıl gireceği konusunda da görüşlerini paylaşan Aylin Tülay Özden, sözlerini şöyle tamamladı: “Mühendislik yaklaşımıyla bakarsak; IoT, yapay zekâ ve diğer Endüstri 4.0 teknolojileriyle sorunlara çözüm üreten mekanizmalar ve sistemler tasarlamamız gerekiyor. Burada odaklanılması gereken konu, sahip olduğumuz bu teknolojileri hangi problemlere karşı çözümler üretmek için fabrikalarda kullanacağız? Günümüz teknolojileriyle birlikte bazı işlerde insanların yerini robotlar aldı. Endüstri 4.0’ın özellikle robotlaşma ve mekanikleşme boyutu Almanya ve Japonya gibi ülkelerde büyük bir öneme sahip. Ancak Türkiye ve Amerika örneğini ele alırsak bu iki pazarda çok sayıda genç var. Bu gençler interneti çok yoğun kullandılar ve şu anda tamamen internetten eğitim görüyorlar. Mobil uygulamalara, cep telefonlarına çok aşinalar ve dijital dünyada yaşıyorlar. Alışverişlerini dijital dünyada yapıyorlar, iletişimlerini ve sohbetlerini sanal dünyada gerçekleştiriyorlar. Bu noktada, dünyada ve Türkiye’de genç nüfusun olduğu ama bu nüfusun sadece makinelerden, mekanik ve manuel operasyonlardan oluşan fabrikalarda çalışmak istemediği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Dolayısıyla Endüstri 4.0’ın hayatımıza nasıl gireceği konularını ele alırken çok yönlü düşünmemiz gerekiyor. Türkiye olarak gayrisafi milli hasılamızı artırmamız, dışarıya olan pek çok bağımlılığımızı azaltmamız ve ihracat miktarımızı artırmamız gerekiyor. Biz sanayisi güçlü bir ülkeyiz. Elimizdeki kıymetli ve yetenekli nüfusumuzu üretim endüstrisine dâhil edecek formüller bulmalıyız. Tek başına robotlaşmanın Türkiye için doğru bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Bunu yaparsak sonrasında doğacak insan gücüne nasıl bir iş, nasıl bir gelir bulacağız, bu nasıl bir sosyal patlama yaratacak gibi konuların üzerinde çok ciddi şekilde düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Üretimin geleceği kültürden ve sosyolojiden bağımsız olamaz.”

YORUM YAP