DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

DIŞ TEHDİT VE DEMOKRASİ

Yayınlanma Tarihi : Google News

Neden bazı ülkeler daha demokratiktir? Bu soru üzerinde düşünürken ülkelerin yönetim kültüründe tarihsel perspektif öne çıkmakla birlikte; çevre ülkelerle ilişkiler, coğrafi şartlar ve güvenlik ihtiyacı ile üretim ilişkileri belirleyicidir.

Bu yazımızda, ‘Türkiye’ nin çevre ülkelerden tehdit algısı’ üzerinden demokrasi kavramına değineceğiz.

Şu belli ki Türk Halkının oy tercihlerinin belirleyen en önemli unsurlardan biri anti-emperyalist tutumdur. Bunu siyasi söylemlerde epey dile getirildiğini görüyoruz.

Özellikle muhalefeti suçlarken ‘hain-kökü dışarda-dış güçlerin maşası’ vs. gibi, millet-zillet ittifak üzerinden halkı birbirine düşmanlaştırıcı ifadelere rast geliyoruz ki bu ergen atışmasını kahvelerde yapsanız kavga çıkar, bu ayrı.

Öte yandan kendilerini pek bi milli gösterenlerin Sayıştay denetimlerinden nasıl kaçındıklarını, adalet mekanizmasını nasıl bozduklarını, Merkez Bankaları’ nın görünmez kalemlerinde ya da faiz – kur ilişkilerinde manipülasyon iddialarına yanıt vermekte ne kadar inandırıcı olduklarını tartışmıyoruz bile…

İşte ‘milli’ derken şeffaflığı kayboluyorsa söylemlerin ardındaki niyeti iyi tanımak gerekiyor.

Ama biz burada günümüz politikasına girmeyeceğiz, amacımız ‘Neden bazı ülkeler daha demokratiktir ile Türkiye nasıl daha demokratik olabilir?’ sorusuna tarihsel bir cevap aramaktır.

Adım adım gidelim…

Önce şu örnekleri verelim; dünya demokrasi tarihinde 4 ülkenin yönetim tarzları öne çıkıyor; önce antik dönemde Atina, sonra İngiltere, Amerika ve İsviçre…

Bu ülkelerin ortak bir paydası var; çevre ülkelerden dış tehditler azdır.

Buna karşılık Anadolu topraklarının sınırlarındaki güvenlik endişeleri ve jeo-stratejik rolü Türkiye’ nin demokrasi tarihinde ister-istemez etkileyici olmuştur.

Güvenlik risklerinin bizi nasıl etkilediğini anlamak için karşı bir örnek verelim…

Brezilya’ ya gidelim.

***

Brezilya’ da insanlar rahat tavırlı kişilerdir. Oraya bir geziye giden arkadaşım anlattı. Trafik tıkalı ve bir saate yakın oldukları yerde duruyorlarmış.

Bizimki sinirlenmiş, şoför ise oralı değil. Arkadaşım, ‘’Nasıl bu kadar rahatsın,’’ diye sormuş.

Cevap çok önemli;

‘’Sorun var çözüm yoksa, sorun da yok!’’

Taksi şoförünün bu rahatlığı nereden geliyor biliyor musunuz? Bu Latin Amerika ülkesindeki insanların rahatlığı biraz da coğrafi koşullarından kaynaklanıyor; Brezilya’ nın tarihinde on-on beş askerin öldüğü bir sınır ihlali çatışması dışında bir dış tehdit yaşanmamış.

Diğer bir neden de, bir ölçüde coğrafyaya bağlı bir şekilde, sınırlarında düşmanlarının olmaması nedeniyle, Devletin örgütlenme ve anayasal önceliklerinde ‘psikolojik’ tavırdır;

Bu ilgiyi nasıl kuruyoruz?…  Başka örnekler üzerinden gidelim; Amerika’ ya bakalım; kuruluş yıllarına. Üç yüz yıl önce Amerika Birleşik Devletleri’ nde Kızılderililer yerini beyazlara bırakmaya başladı.

Bugün nasıl oluyor da Kızılderililere hiç de benzemeyen klasik bir Amerikalı tipinden, sarı saç, mavi gözden, küçük çeneden söz ediyoruz.

Şu mavi gözün hikâyesi nedir?

Engizisyon Avrupa’ sında cinler periler, şeytan çıkartma ayinleri kadar mavi gözlü insanlara da kuşkuyla bakılırmış.

O yıllarda din adamları mezhep farklılıklarını kullanarak kendilerine üstünlük sağlamakta, cadı avına çıkmakta, sırf görünüşlerinden ötürü, saç rengi, göz rengi için bile dine atıfta ve yorumlarda bulunarak onları cezalandırmaktadır.

Diğer bir düşünceye göre, Engizisyon zamanında din adamları, dünyanın evrenin merkezi olduğuna ve güneşin çevremizde döndüğüne inandıkları için, kendi bilgilerini tartışacak her fikre düşmandılar; temelde insanları ırk-cinsiyet itibariyle koyu bir ayrımcılığa tabi tutan din anlayışı vardı.

Amerika toprakları sömürge güçlerince hakimiyet sahasına girince, özellikle din adamlarının ve onlarla içli-dışlı Krallıkların baskısı altındaki pek çok halk Yeni Dünya’ ya, bir anlamda Engizisyonda baskısından kurtulmak için akın etti.

İrlandalılar mesela, bu ülkelerin başında gelir… Eski ABD Başkanı Bill Clinton’ nun ailesi İrlandalıdır.

Bu insanların arasında, pek çok hırsız katil de vardı; Avrupalıların sabıkalıları Yeni Dünya’ ya göndermelerinin bir nedeni, hapishanelerde onları beslemek istememesidir!…

İşte Amerika Birleşik Devletlerinin ‘acımasız rekabetçi’ ve ‘emperyalist’ zihniyetinin arkasındaki tarihi derinliğin içinde bu kültürel davranışlar da vardır.

***

Başka örnek verelim…

Avrupa’ da Engizisyon sürecinde toplumdan dışlanan bir diğer halk da Yahudiler’di…

Onlar da Osmanlı İmparatorluğuna sığındılar, bir kısmı ileride Amerika’ya gitti.

… İngiltere’ye gidenler ise, Çukurova toprağından eğrilen yünlerle alışmış oldukları üretim tekniğini orada kurmaya başladılar.

Fabrikalar büyüdükçe daha güçlü enerji kaynağı ve mal-hizmet ürünlerinde daha büyük tüketici kitlesine ulaşma ihtiyacı belirdi.

Aynı dönemde, hatta aynı nedenlerle Amerika’ya gidenler ise, kıta devleti kurmak üzere bir büyük kavgaya tutuşmuşlardı:

Güney-Kuzey bölgeleri birbirleriyle savaşıyordu.

Güney Konfederasyon elindeki ucuz işgücünü, yani zencileri yok pahasına çalıştırarak topraktan elde ettikleri kazançla besleniyordu; Kuzey’ de ise sanayi ürünleri daha geniş bir tüketici kitlesine ulaştırılmaya çabalıyordu.

Zafer Kuzey’indi.

Bu süreçte en dikkate değer nokta, dış tehdidin olmamasıydı. Sınır komşuları, yukarıda Kanada, aşağıda Meksika, ABD’ yi tehdit etmemiştir.

Sonuçta ne oldu;

Bir: Dış tehdit algısı azaldıkça, ülkeler milli gelirlerini daha fazla üretime ekleyebildi; öte yandan silah sanayinin ekonomik aktiviteyi desteklemesi olumlu ama unutulmasın ki savaşı kendi içinde değil, sınırlarının ötesine taşımak önemlidir!

İki: Her iki ülkede orta sınırf ve girişimci özgürlüğü gelişti

İşte Amerika, İngiltere bunu başarmıştır.

X    X    X

Osmanlı ise, bir tarihsel dönemin kapanışı neticesinde ömrünü tamamladı. Çünkü sanayi Devrimi’ nin yaşandığı Büyük Britanya’ ya karşı bütçe dengesi ve üretim gücünü artıramamıştı.

Üstelik Osmanlı, imparatorluk sınırları içinde ticaret güvenliğini sağlamak için ‘organizasyonel’ yapılarını geliştiremedi. (İngiltere ve ABD ise mal ve hizmetlerin sınırlar aşan noktalara –uzak mesafelere- götürülmesinde, ticaret yollarının geliştirilmesinde –finans sitemi dahil ekonomik alt-yapıyı geliştirdi)

İşte bu süreç gözönüne alınarak, bizim düşüncemize göre, Türkiye’ nin demokrasi gelişiminde şu hususlara dikkat etmek gerek:

  • Türkiye’ nin çevre ülkelerden tehdit algısının düşürülmesi;
  • Türk devlet geleneğiyle bugünün ideolojik-kültürel hafızasına tarihsel uyumun geliştirilmesi;
  • Mustafa Kemal öncülüğündeki Kurtuluş Savaşı’ nın anti-emperyalist tavrının öne çıkması.
  • İnanç özgürlüğüne saygı korunarak, felsefi ve üretim değerinde ‘evrensel bakış’ deneyiminin yaygınlaştırılması.
  • Din, mezhep, ırk, etnik köken farkı olmaksızın ‘toplumsal barış’ üzerinden ‘vatandaşlık’ kavramıyla eşit ve özgür bireylerin özgüvenini desteklemesi.
  • Hukuk sisteminin iyi işlemesi.
  • Üretim süreçlerindeki organizasyonel yapıları rekabetçi anlamda güçlendirmek,
  • Fırsat eşitliğinin sağlanması.

YORUM YAP