DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Gıda Krizleri ve Yüzde yedi ilişkisi

Yayınlanma Tarihi : Google News
Gıda Krizleri ve Yüzde yedi ilişkisi

Dolar, FED (Amerikan Merkez Bankası) tahvil alımını azalttı filan, derken ekonominin genel durumu hakkında durgunluk beklentileri arttı. Son birkaç yıldır yaşanan pandemi, Covid-19 ile ilgili sıkıntılar piyasaları etkiledi.

Ancak bu süreç yeni değil; şimdi emtia fiyatlarına odaklanılıyor, altın-borsa endekslerinin ne olduğu konuşuluyor ama esas olan fiyatların şişkinlikleri ile bağlantılı kar oranlarındaki artışın risklerinin iyi hesap edilemiyor olması.

Aslında 2000’li yılların başından bu yana dünyada bir kriz var.

Ne demek ‘kar oranlarının ve fiyatların şişmesi;’ ve bunun krizlerle ilgisi ne?

Bir kere yüksek kar eğer teknolojik ‘sıçrama’ döneminin buluşlarıyla geliyorsa, veya maliyet, pazar şartları, satış konularındaki risk, verimlilik çabası ile geliyorsa, bu kazançlar piyasalarda haklı bir ödüllendirme mekanizması gibi çalışır ve buradan elde edilen kar iyi bir şeydir.

Ancak bizim burada sözünü ettiğimiz kriz, spekülatif para kazançlarının büyümesiyle riskli pozisyonların sağladığı servet artışlarındaki fiyatlardır.

Peki spekülatif olmayan kazanç oranı nedir; yani dünyada makul bir sermaye kazanç oranı var mıdır?… Ya da şöyle soralım, değişik ülkeler ve dönemler ortalamalarına bakarak sermayenizle kazanacağınız ‘normal’ bir getiri değeri var mıdır?

Vardır!..

Sermayenin getirisi, enflasyondan arındırılmış olarak yüzde yedi olması normal kabul edilmiştir; ‘bundan çok fazla getiriler, ekonomide balon fiyatlar oluşturabilir,’ denir. Çünkü bir kesim aşırı zengin olmuşsa öte yanda halkın aşırı fakirleşmesi, parasını –daha fazla- harcayamayacak kadar gelir sıkışmasına düşmesi, balon’u patlatır…

Zamanımızda bu finansal fiyatlamalar biraz da borç bulma imkânlarının genişliğiyle atbaşı gider; bu konuda çağımızın ilk krizlerinden biri Hollanda’da yaşanmıştır. O günlere dek Avrupa, (15. Yüzyıldan sonra,) kendisini adlandırdığı biçimiyle ‘Karanlık Çağ’ dan çıkmaktadır…

Hollanda bu tarihi dönüşümün kavşak noktalarından biridir; sömürge imparatorluklarının kurulduğu bir çağda, Hindistan’a, Uzak Asya’ya, Afrika’ya çok yüksek kar oranlarıyla ticaret yapmaya başlarlar.

Amsterdam o dönemde Osmanlı’dan getirilen lale soğanlarıyla zenginliğin en gösterişli simgesi olarak bir medeniyet üstünlüğü yaşamaktadır!.. Renklerindeki çeşitlilik asilzadelerin, güçlerini açığa vuracakları bir sosyal itibar konusu yapılmaktadır. Lale soğanları o kadar değerlidir ki tıpkı değerli madenler gibi çok itibarlı fiyatlarla işlem görmektedir; mesela bazı çeşitlerinin değeri memurların yıllık gelirlerinin 15 katına kadar çıkabilmektedir. Bu fiyatlandırmada borç ekonomisi devreye girdiği ölçüde lale soğanlarına hep daha yüksek paralar bulunabilmiştir…

Şubat 1637; birden lale borsasında fiyatlar alaşağı olur; çünkü son fiyatları verenler borç bulamamaya başladığı andan itibaren tereddütler başlar; o an Lale borsası da çöker.

Bu tarihteki ilk spekülatif ekonomik kriz olarak anlatılır…

Peki borç ekonomisinin kaynağı nereden gelmekteydi?..

Avrupalıların deniz-aşırı sömürgeler bulmalarının bir amacı da bir çeşit köle ticaretidir; madenlerde ağır koşullarda çalıştırılan insanlar, incik-boncuk verilerek takas edilen değerli taşlar, Avrupa’ nın zenginliğini arttırdı. Bu ticaretten gelen şatafatlı hayat aile kavramını bile vurmuş, hatta bel soğukluğu gibi hastalıkların artmasına yol açmıştır…

Ancak bir başka sorun daha kapıdadır: Gıda fiyatlarının aşırı yükselmesi…  Finansal kazançlardaki açgözlülük öyle tüketim iştahına dönüşmüş ki, gelir adaletsizliğinin büyümesiyle, halkın büyük kısmının gıda stoklarına erişimi kısıtlanmıştır. Halk hastalıklara açık duruma gelince veba yaygınlaşmış, salgınlar büyümüş…

Böyle bir örnek, 1800’ lü yıllarda da yaşanmıştır; İngiltere’ de; hem de basit bir nedenden ötürü, patates mantarı yüzünden;

Anlatalım;

Avrupa’da köle ticareti ve yüksek karlı deniz aşırı ticaret, bir yandan şatafatı arttırırken, öte yandan tembelliği arttırmış; zengin olan insanlar da topraklarını işleyebilmeleri için kiralamaya çalışmışlar; ama bu iş üretici köylüye gelinceye kadar toprak dört-beş kez el değiştiriyor ve bu da ürün fiyatlarının aşırı yükselmesine neden oluyormuş…

Bu nedenle o dönemde İngiltere gıda alımını, nispeten daha geniş topraklara sahip olan İrlanda’dan yapıyordu; buğday ve et buradan getirtiliyordu. Ancak bir gün İrlanda’da patates mantarı ortaya çıkınca ürün alınamaz oldu;

Birkaç yıl içinde 500 bin ile bir milyon olduğunu sanılan bir gıda kıtlığı yaşandı, çünkü ne kadar zengin olursanız olun; kasanızdaki altını, cebinizdeki para’ yı, aç kaldığınızda, karnınızı doyurmak için yiyemezsiniz!

Nitekim sonuç tam bir faciaydı!..

İngiltere’deki bu olayın o yıllarda hiç akla gelmeyen ama dünya tarihine çok önemli bir etkisi daha oldu:

Bu patates mantarı yüzünden ürün alınamayınca, 1845-1849 yılları arasında iki milyona yakın insan, büyük ölçüde, Amerika’ya gitti.

Örneğin Eski Amerika Başkanı Bill Clinton, İrlandalıdır.

İşte kârlılık oranlarındaki yüzde yedinin üstünde getirilerin,  spekülatif yatırımların dünya tarihindeki rolüne ilişkin birkaç örnek verdik…

Siz siz olun, ekonomik rakamlardaki enflasyon farklarındaki yüzde yedilere dikkat edin!

OSMAN ÖZBAŞ

 

YORUM YAP