DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

KOCAMA HÂLİ

Yayınlanma Tarihi : Google News

Kamuoyunda, ’28 Şubat Davası’ olarak adlandırılan, 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısını takiben yaşanan sürecin, rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın  Başbakanlığını yaptığı Refah ve Doğru Yol Partileri Koalisyon Hükûmetinin istifası ile neticelenmesinden 14 yıl sonra, 2011 yılında Necmettin Erbakan’ın ölümünü takiben başlatılan soruşturma sonrası 2013 yılında açılan davada verilip kesinleşen mahkûmiyet kararı ile cezalandırılan sanıklardan birisi olan, rütbeleri alınan-sökülen ve er statüsüne düşürülen Emekli Hava Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde ölümü geniş tartışmalara neden oldu.

28 Şubat Davası ve bu davanın yargılaması sonunda verilen kararla ilgili düşüncelerimizi Format Haber sitesinde yayımlanan, ’28 Şubat Kararı (Hukuk, Adalet ve Vicdan)’ başlıklı yazımızda değerlendirmiş ve bu kararın, kamuoyunun vicdanını yaraladığını belirtmiştik.(1)

Bu dava ve verilen kararla ilgili tartışmalar, 85 yaşında olan Vural Avar’ın, Ankara Şehir Hastanesinden verilen 28 Kasım 2022 günlü raporundan 22 gün sonra, 20 Aralık 2022’de cezaevinde ölümü ile yeniden alevlendi.

Yazılı, sözlü ve görüntülü basında yer alan haberlerde; Vural Avar’ın, cezaevinde koronaya yakalandığı, düşmesi sonucu kaburga kemiklerinin kırıldığı, hastanede yoğun bakımda yattığı, daha sonra cezaevine gönderildiği ve tüm bunların yanında demans hastası olduğu söylenip yazıldı.

Adalet Bakanlığı, Vural Avar’ın, dilekçe vererek özel af talebinde bulunduğunu açıkladı.

Mevzuatımızda cezanın ertelenmesi, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16 ve devamı maddelerinde; Cumhurbaşkanı tarafından cezanın hafifletilmesi veya kaldırılması ise, Anayasamızın 104’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Biz burada, Cumhurbaşkanının af yetkisi denilen, cezanın hafifletilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 104’üncü maddesi üzerinde duracağız.

Ankara Şehir Hastanesinden Vural Avar’la ilgili olarak verilen Sağılık Kurulu raporunda özetle, “Hapis cezasının tehirinin gerekmediği; cezasının infazının cezaevinde infazı hâlinde hayati bakımdan bir tehlike arz etmeyeceği; maruz kaldığı ağır bir hastalığı olmadığı, hayatını yalnız idame ettirebileceği; ceza tehiri gerektirir bir hastalığının bulunmadığı; T.C. Anayasası’nda yazılı kocamışlık hâli olduğu” belirtilmiştir.

‘Kocamak’ sözcüğü Türk Dil Kurumu Sözlüğünde, “yaşı ilerlemek, yaşlanmak, ihtiyarlamak” olarak açıklanmıştır.

Anayasamızın 104’üncü maddesinin 16’ncı fıkrasına göre; sürekli hastalık ve sakatlık yanında kocama hâli de, Cumhurbaşkanınca cezanın hafifletilmesi veya kaldırılması nedeni olduğundan ve takdire yer bırakmadığından; bu durumun talep olsun veya olmasın resen dikkate alınması ve bunun için de Ankara Şehir Hastanesi raporunun ve gerekirse Vural Avar’ın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek oradan rapor alınması ve kocamışlık hâli varsa, Cumhurbaşkanı tarafından af edilmesiydi.

Maalesef bu prosedür işletilmemiş ve bilinen üzücü olay meydana gelmiştir.

Anayasamızla Cumhurbaşkanına tanınan bu yetki, geçmişte benzer durumlarda kullanılmıştır. Bunun en büyük örneği, F Tipi Cezaevlerinin açılışlarının öncesi ve sonrasında yaşanan açlık grevi ve ölüm oruçları sırasında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olarak görev yaptığımız dönemde, Wernicke Korsakoff sendromuna yakalanan ve bünyelerinde kalıcı sekel kalan terör hükümlülerinin Cumhurbaşkanımızca af edilmesidir. O zaman bu uygulama geniş olarak tartışılmış, lehte ve aleyhte, bazen de hakaret ve suçlamalara varan görüşler ileri sürülmüş, ancak Adli Tıp Kurumundan alınan raporlar doğrultusunda uygulama sürdürülmüş ve olumlu sonuçlar alınmıştır.

Genel kabule göre mahkemelerce verilen cezanın amacı; intikam almak değil, TCK’nın 1’inci maddesinde belirtildiği üzere, suç işlemeyi önlemek ve toplumsal barışı sağlamaktır.

Bir kişinin özgürlüğü kısıtlandığında, infazının insan onuruna uygun koşullarda yapılması gerekmektedir. Hükümlü ve tutukluların, kanunlarda yer alan kısıtlamalar dışında başka ayrımlara maruz kalmaları, özellikle yaşam haklarının gözetilmemesi, milli mevzuatımıza, taraf olduğumuz uluslararası antlaşmalara ve cezaevi kurallarına açıkça aykırıdır.

Bu konuda ceza infaz teşkilatımıza görev ve sorumluluk düşmekte, bunun için de gerekli çabukluğun gösterilmesi icap etmektedir.

Temennimiz, bundan sonra gerekli duyarlılığın ve çabukluğun gösterilerek bu kabil ölümlerin önlenmesi ve ceza infaz teşkilatımıza olan güvenin artırılmasıdır.

Nitekim Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, bu olaydan sonra eski genelgesini güncelleyerek; “Sürekli Hastalık, Sakatlık, Kocama Sebebiyle Hükümlülerin Cezalarının Hafifletilmesi veya Kaldırılması Hakkında İşlemler” başlığı altında yayımladığı genelgede; “Bu durumdaki kişilerin talepleri üzerine ve/veya talepleri olmaksızın sağlık durumları ile ilgili resen tespit işlemi başlatılması gerektiğini” belirtmiştir.

Sözün özü: Adalet, gecikme kabul etmez; çünkü geciken adalet, adalet değil, adaletsizliktir. İnsan yaşamı söz konusu olduğunda, ‘keşke’ dememek için gerekli özen ve çabukluk gösterilmelidir. Unutmayalım; adalet, erdemlerin kraliçesidir.

(1) https://www.formathaber.com/28-subat-karari-hukuk-adalet-ve-vicdan-12472/

———-+———-

 

Güzel Sözler

Haksızlığın karşısından susan dilsiz şeytandır. Hz. Muhammed S.A.V.

Adaletin aklını kaybettiği yerde felsefe susar. Diderot

En mükemmel adalet, vicdandır. Victor Hugo

Vicdan durmaz, konuşur. Özdemir Asaf

 

YORUM YAP