Genel olarak “iyiliğin bulaşıcı” olduğu söylenir. İnsanlara iyilik yaptığınızda, onların da başkalarına yardım etme olasılıkları arttığından, bunun dalgalanma etkisi yarattığı ileri sürülür. Bazıları, iyilik kadar kötülüğün de bulaşıcı olduğunu söylerler. Bu tezler kişiden kişiye değişmekle birlikte bize göre, iyilik öncelik taşımakta, sosyal ilişkilerimizi geliştirmekte, yapanı mutlu etmekte, yaşamımıza anlam katmakta, fiziksel ve ruhsal yönden olumlu etkileri bulunmakta ve depresyondan korumaktadır. Kısaca, “iyilik iyileştiricidir” diyebiliriz.
Bütün dinler ve ahlaki düşünceler, iyiliği öne çıkarır ve insanları gerek kendine, gerekse ailesine, içinde yaşadığı topluma ve insanlığa iyilikte bulunmaya çağırır.
Öğrenip dinlediğimiz iyilik hikayeleri bizi umutlandırır, yaşama bağlar.
İşte Manisalı Moiz Eskenazi’nin hikayesi de böyledir.
Moiz, Manisa’da fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Okula gidemez. Küçük yaşlarından itibaren tütün işinde çalışır. 14 yaşında yakalandığı kuşpalazı (difteri) hastalığından, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan adına yaptırdığı ücretsiz hizmet veren Sultan Camii Darüşşifasını ve kendisini tedavi ederek sağlığına kavuşturan Doktor Şinasi Beyi hiç unutmaz. İleride zengin olursa doğduğu şehre tıpkı bu hastane gibi fakirlerden para alınmayan bir hastane yaptırmayı kendi kendine söz verir. Küçük Moiz, sağlığına kavuşunca çalıştığı Yahudi Mezarlığından, okuma yazma bilmediği için atılınca 15 yaşında ağabeyi Salamon ile önce Mısır İskenderiye’ye gider. 30 yaşına kadar burada Garafollo isimli bir Yunan tütün tüccarının yanında çalışarak, tütünle ilgili her şeyi öğrenir. 1892 yılında patronundan 25.000 ABD doları borç alarak Amerika’ya göç eder.
Amerika’da var olan Yahudi düşmanlığından çekindiği için Newyork Gümrüğünde Moiz ismini, Morris (Moris); Eskenazi soyadını, kendisine bakıp iyileştiren Dr. Şinasi Bey’e duyduğu vefadan dolayı Schinasi (Şinasi) olarak değiştirir.
1893 yılında geliştirdiği ve patentini aldığı sigara sarma makinesi ile katıldığı bir fuarda büyük ilgi görür. O yıllarda sigara elle sarıldığından, Moris’in bu makinesi yenilik olarak kabul edilir.
Daha sonra iki kardeş, Broodway’de, Schinasi Brothers Company adıyla bir sigara fabrikası kurarak işledikleri tütünü Osmanlı İmparatorluğu ve Manisa’dan alır, 200 fakir Musevi aileyi de ABD’ye getirirler. O tarihlerde sigara, birçok doktor tarafından psikiyatrik rahatsızlığı olan hastalara ilaç olarak önerilmektedir. Moris Sinasi ve ortakları, tütünü Osmanlı İmparatorluğundan aldıkları için Sultan Abdülhamit tarafından 1908 yılında üçüncü dereceden ‘Mecidiye Nişanı’ ile ödüllendirilirler. Zamanla zengin olan Moris, iş seyahati için sık sık gittiği Selanik’te ticaret yaptığı bir Musevi’nin kızı olan Lauretta ile 1903 yılında evlenir. Üç çocukları olur. 1916 yılında sahip olduğu Şirketi satarak iş hayatından çekilir.
Doğduğu şehir Manisa’yı hiç unutmayan ve bir hastane yaptırmayı düşünen Moris, vasiyetnamesinde beş milyon dolarlık servetinin bir milyon dolarını, Manisa’da bir hastane kurulması için bağışlar. Ölümünden sonra eşi Lauretta, Moris Şinasi’nin son arzusunu yerine getirmek için 1930 yılında Türkiye’ye gelir. Yetkililerle görüşür. O yıllarda dünya büyük bir ekonomik bunalım yaşamaktadır. Ülkemiz de büyük sıkıntı içerisindedir. Lauretta, Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam ve Başvekil İsmet İnönü ile görüşür. 28 Kanunuevvel (Aralık) 1931 tarihinde kabul edilen, 31 Kanunuevvel 1931 tarihli, 1990 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 1907 sayılı Manisa’da (Beynelmilel Moris Şinasi Hastanesi) Namı Altında İnşa ve Tesis Edilecek Hastane İçin Hariçten Getirilecek Eşyanın Gümrük Resminden İstisnasına Dair Kanunla, gümrük resmi istisnası tanınır.
Bina, Newyork’un ünlü mimarlık firması Thompson and Churchill Architects tarafından tasarlanmıştır. ABD’li Mimar W. Stuart Thompson, Midilli Arkeoloji Müzesi (1934), Korint Müzesi (1934), İstanbul Amerikan Hastanesi, Arnavutluk Çiftlik Okulu ve Gennadius Library (Gennadeion Kütüphanesi) gibi mimari ve sanat yönünden önem taşıyan yapıları da tasarlamıştır.
Devlet tarafından kamulaştırılan ve tahsis edilen taşınmazlar üzerine, 1 Haziran 1932’de temeli atılan ve bir yıl gibi kısa bir zamanda inşaatı tamamlanan hastane, ABD’den getirilen tıbbi donanım, araç, gereç ve malzemeler ile teçhiz edilerek, 15 Ağustos 1933 günü törenle hizmete açılmıştır.
Moris Şinasi’nin Amerika’dan getirilen külleri, hastane duvarındaki “Moris Şinasi’nin doğduğu şehre hediyesidir.” ibaresinin bulunduğu anı plakasının arkasına gömülür.
Moris Şinasi’nin vasiyetnamesi ile ayırdığı bir milyon dolar paranın, inşaat için harcanan 200.000 dolarından kalan 800.000 doları, geliri Manisa’daki hastane için harcanmak üzere ABD’de Chemical Bank’a (Chemical Bank, daha sonra The Chase Manhattan Bank ile birleştiğinden, fon adı geçen banka tarafından işletilmektedir.) fon olarak yatırılır. Vasiyetçi, herhangi bir arıza, yangın, harp veya afet nedeniyle hastane harap olur, yıkılır veya faaliyetten uzak kalırsa, bakiye 800.000 doların temettüsü ile ve yahut lüzumu olacak miktar ana paradan alınmak suretiyle kanun müsaadesine göre aynı şekil ve evsafta yeni bir hastanenin inşasını vasiyet etmiştir.
Kurtuluş Savaşından yeni çıkan, yorgun, yoksul, binbir sorunla uğraşan ve bunları çözmek için yeterli kaynağı olmayan ülkemizde, halkımız verem, sıtma, difteri gibi salgın ve bulaşıcı hastalıklarla boğuşurken, Moris Şinasi’nin Manisa’da bir hastane yapılmasını vasiyet etmesi ve beş milyon dolarlık servetinin bir milyon dolarını ayırması çok önemlidir. 1930 yılında Türkiye Cumhuriyetinin bütçesi 222.700.000,00 TL olup, Sağlık Bakanlığının bütçesi 4.500.000,00 TL’dir(1). 1929 ve sonraki yıllarda dünyada yaşanan ekonomik bunalım da dikkate alınacak olursa, Moris Şinasi’nin Manisa’da kurmak istediği hastane için ayırdığı bir milyon dolar çok önemlidir. O tarihte bir dolar 2.12 TL olduğuna göre, bir milyon doların Türk Lirası olarak karşılığı 2.120.000,00 TL’dir. Bu para, Sağlık Bakanlığı bütçesinin yaklaşık yarısıdır.
Bu paraya çok sevinen Cumhuriyet Hükûmeti’nin Efsane Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam, hastanenin Manisa’dan daha büyük bir kentte yapılması için Moris Şinasi’nin eşi Lauretta Hanımı yönlendirmek ister. Ancak Lauretta Hanım ve ailesi, bunun kabul etmez. Hastaneyi, Moris Şinasi’nin vasiyeti gereği “Manisa’ya yapmak istediklerini” söyleyerek, Manisa üzerinde ısrar ederler. Sonunda hastane Manisa’da yapılır.
Kuruluşunda sebze bahçesi, serası, tavuk kümesi, ahırı, makam aracı olarak kullanılan bir faytonu ve atlı ambulansı bulunan hastane, örnek bir sağlık ünitesi olarak uzun yıllar hizmet vermiştir. Bahçe peyzajının, Osmanlı Saray Bahçesinin izlerini taşıdığı, fotoğraflarından anlaşılmaktadır. Modern bir ameliyathanesi de vardı.
İlk kurulduğunda genel hastane statüsünde çalışan, bazı personeli ABD’den gelen tesis, daha sonra Merkez Efendi Devlet Hastanesi bünyesinde Milletlerarası Çocuk Hastanesi olarak 85 yıl hizmet vermiş, bilahare Manisa Şehir Hastanesinin kurulmasıyla 2018 yılında kapatılmıştır.
Hastane faal olduğu dönemde binlerce hastaya ve çocuğa bakmış, dertlerine çare olmuştur. Hastane ve hastanenin unutulmaz özverili doktorları Manisalıların belleklerinde yerlerini korumaktadır.
Yakın zamanlara kadar Moris Şinasi’nin aile fertleri, fon yetkilileri ve Musevi Cemaatinin temsilcileri, Manisa’ya gelerek hastanenin çalışmalarını izlemiş ve bilgi almışlardır.
Moris Şinasi’nin çocukları ve torunları, ABD’de tanınan ve bilinen meşhur kişilerdir.
Son yıllarda bazı anlaşmazlıklar ve iletişim noksanlığı nedeniyle Moris Şinasi’nin vasiyeti ile kurulan Fon’dan para gelmemektedir.
Moris Şinasi’nin ismi ve onun adıyla anılan hastane, Manisa ile özdeşleşmiştir.
Bina’nın kültür varlığı olarak tescili için kardeşim Süheyla Ertosun, arkadaşlarımız Dr. İsmet Nardal ve Hasan Kabadağ’la birlikte açtığımız dava kabulle sonuçlanmış, davalı Kültür ve Turizm Bakanlığının istinaf istemi reddedilerek verilen karar kesinleşmiştir.
Kullanımı hâlen Sağlık Bakanlığına ait yapının, ivedilikle rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin hazırlanması ve restorasyonunun yapılması gerekmektedir.
Hastane tekrar açılarak hizmet vermeli, ABD’de The Chase Manhattan Bank tarafından işletilen fondan para gelmesi için yetkililerle görüşülerek aradaki anlaşmazlıklar giderilmeli, Moris Şinasi’nin vasiyeti yerine getirilmelidir. Bu konuda hepimize, Devletimize, Manisa Büyükşehir ve Yunusemre Belediyeleri ile özellikle hemşehrileri Manisalılara görev düşmektedir.
Son söz: Kent kimliğinin oluşmasında, kentsel bellek ve mekânlar çok önemlidir. Manisa için Moris Şinasi ismi ve hastanesi de bunlardan biridir. Haydi ayağa kalkalım. Doğduğu ve büyüdüğü toprakları unutmayan ve bir Osmanlı gibi yaşayan Moris Şinasi’ye vefa borcumuzu ödeyelim. İyiliği unutmayalım, devam ettirerek yaşatalım.
(1) Dr. Refik Saydam Önderliğinde Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetlerini Modernleştirme Çabaları, Halil İbrahim Aksakal, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 1, Sayfa: 223, Elazığ-2017, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/354361
———-+———-
Güzel Sözler
İyilik, insanlık sanatıdır. Genceli Nizami
Vefa ve minnet vicdanın belleğidir. Dücane Cündioğlu
Yalnız iyilik yapmak yetmez, iyiliği zarafetle yapmak da lazımdır. Denis Diderot
İyilikten daha büyük bir bilgelik bulabilir misin? Jean Jacques Rousseau