DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Ömer Lütfi Bakan’ın ZEHRA’M adlı romanı çıktı..

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
Ömer Lütfi Bakan’ın ZEHRA’M adlı romanı çıktı..
Fotoğraf Sanatçısı-Heykeltıraş Yazar Ömer Lütfi Bakan’ın, merakla beklenen eseri “ZEHRA’M” Ateş Yayınlarından çıktı.
İddialı, cesur ve şeffaf bir eser olan Zehra’m kitapseverler tarafından oldukça yoğun ilgi gördü.
Yazar kitabındaki kahramanları anlatırken, bir pasajda şöyle ifade ediyor:

Kahvaltıya başladıklarında her ikisi de sessizliği bozacak bir kelime dahi söylemediler. Fuat, ellerini uzattı, Zehra hemen karşılığını vererek hüzne bürünen gözleriyle Fuat’a baktı. Fuat boğazını temizledi, gözlerini-gözlerine kilitledi:

Seninle çay içmek Rize’nin yaylalarında
Yeşili örtmüş sislerin üzerinde
Elele dolaşmak gibi
Seninle çilingir sofrasında olmak
Bin bir çeşit mezeyle rakı içmek
Aşk sarhoşu olmak gibi
Seninle sevişmek
Alplerin doruğuna tırmanıp
Oksijensiz kalmak gibi
Seninle dünyayı gezmek
Bir sen bir de ben olmak
Evrenin gizeminde kaybolmak gibi
Seninle yaşamak
Bir ömür mutluluğa mahkûm olmak gibi
Seninle dans etmek
Bulutların üzerinde
Tango yaparak sevişmek gibi
Seninle uyumak
İpeksi tenine dokunurken
Rüyaların en bilinmezini görmek gibi
Kısaca karım
Seninle bir şey yapabilsem
Her ne olursa olsun
Adam gibi yaşamak
Ayaklarım yerden kesilir gibi
Mısralar ağzından ardı-ardına döküldü; Zehra gözyaşlarının akmasına engel olamıyordu, sarsıla-sarsıla ağladı, Livorno’da uçan tüm martılar da ağladılar; çığlık-çığlığa… İçten-içe sürekli huzursuzluğu Zehra’yı çileden çıkartıyordu. Neden böyle bir ruh haline büründüğünün farkına varamıyor, altında aradığı nedenlerin de cevabını veremiyordu. Kahvaltıdan sonra evde yalnız kalmışlar, her ikisi de birer köşeye çekilmişlerdi.
Ömer L Bakan’ın  Biyografisi:
Yazarı yakından tanımak isteyenler için kendini anlatan dizelerle sizi başbaşa bırakıyorum..
DUYDUM Kİ BENİ MERAK ETMİŞSİNİZ? 
Ben İstanbul’da doğdum
O büyük şehirde yaşadığım çocukluk
diğer çocuklarınkine benzemiyordu
Bebekliğim çocukluğumdan daha iyi geçtiği söyleniyor
Ben hatırlamıyorum, öyle diyorlar
Babam; Beni çok erken terk etti
Sınıf geçtiğimde bana bisiklet almadı
Annem; Artık anlamlı bir sözcük
On iki yaşıma geldiğimde İlk aşkı yaşadım
İlk aşk dedikleri bu mu acaba?
Onaltımda ilk çıplak tene dokunuş
Onu ilk gördüğümde soluğum kesildi
Görür görmez aşık olmak bu olsa gerek
Aşkımız bir dua gibiydi
Yıllarca sürsün isterdim sürmedi
Göğüsleri masumiyetini yansıtıyordu
Gözün görmediği şeyleri görmek
Benim gözlerimin görüş sınırı yok
Güzelliklerini ortaya seriyorlar
Ben ne yapayım?
Geceleri Beyoğlu’nda yürürken Bir fahişe gördüğümde O benim için sadece bir fahişedir
Ama o fahişe o gece benim ile beraberse
Ve karşimda çırılçıplak duruyorsa
O benim için tanrıçadır
Onyedimde kendimden on dört yaş büyük bir kadınla beraber oldum
Hayat bu olsa gerek
Beni görünce yüzündeki gülümseme kayboldu
O bana âşık olmuştu, onsekizimdeydim
Aslında o bunu istemiyordu
Ama benimle sevişmemeye direndiyse de
Direnci kırıldı
O zaman sordum kendime gizem nedir?
İçimizdeki ruh nedir? Ne için yaşıyoruz?
Ne için ölüyoruz?
Bu dört sorunun bir tek cevabı var AŞK…
Aşk’tan güzel bir şey var mi bu dünyada?
Saplantı halini almış hayaller
Aşırı coşkular sorun yaratıyor
Huzurlu yaşamın sırrı nedir?
Masum ruhumu çaldılar
Bana sevişmenin ne olduğunu öğrettiler
Yüzleri anılarımda hazan günleri gibi asılı duruyorlar Ama hiç biri onun gibi değil
Orhan Veli’nin dediği gibi: “Aynada başka güzelsin yatakta başka”
İyileşmesi imkânsız romantizm hastalığı
Hayatımda kayıp tam kırk dört gece, kırk beş gün Neden aldılar? Neden?
Bu kadar kolay mı? Kolay oğlum kolay
Onlar ki bu vatanın evlatları
Bu vatan için yapamayacakları yoktur
Ya ben ya biz bu vatanın evlatları değil miydik?
Canım yanıyor çok acıyor
Ama hiçbiriniz bilemediniz
Ben neredeydim
Ne yapıyordum
Vurmayın yapmayın sokmayın ulan
Allah’ınız yok mu sizin? Allahsızlar! Ahhh!
Öldürün ulan! Bitsin bu işkence
Yirmimde nişanlandım Yirmiikimde evlendim Yirmiüçümde baba oldum
Yimibeşimde bir kez daha baba oldum
Doksanbir yaz’ı Gitar satan adam hasta Ortaköy’deyiz Paltosunu giymiş Ağustos sıcağında
Deklanşöre dokunuş Bir kadin duruyor karşımda Kaderim kaderimsin
Soğuk geceler ardı ardına
Kaçak yaşa tam altı yıl çok çektik birlikte Otuzdokuzumda boşandım kırkımda tekrar evlendim Kırkbirimde bir daha baba oldum
Derler ya: “tenaşir paklar” diye hâlâ yaşıyorum
Karımla çocuklarım için
Artık gün ağardi çok yorgunum
Zaman vardır ve hızla akıp gitmekte
Geriye dönüp baktığımda
Yaşadığım kadar yaşamayacağım
Ne dante gibi ortasındayım ömrün
Ne de yolun yarısındayım
Yatmaya hazırlandığım bu sabah Ömrümün Onyedibinsekizyüzaltmişdördüncü sabahındayım. Düşünmek gibi kötü bir hastalığım var benim
Oysa düşünen bir adamın
sürekli melankoliye eğilimi vardır
Evet sadece düşündüğü için
Gerçeği ideal olarak
Belli bir kalıpta biçimlendirir düşüncesinde
Ne yazik ki gördükleri bir kalıba uymaz
Neden çünkü ideali
Geçmişte edinilmiş imgelerle bina etmiştir
Sonuçta hep hayal kırıklığına uğrar
Benim için sana bakmak çok zor
Gözlerini senden almışlar
Neden? Neden bana geldin?
Tüm dünyam kırk metrekare
Hava o kadar karanlıktı ki bir ışık seli gibi aktın Dünyamı aydınlattın
Evet demiştim ya hâlâ yaşıyorum
Karımla çocuklarım için
Sonra birden aklıma geldi
Peki Ya ben ya ben ne olacağım?
Yaşamsal kısır döngüler beni acıtıyor
Buna göre geçmiş bizim bir parçamız
Biz onunla birlikte yaşıyoruz
Ama sen ne büyük bir şanssın
Aslında benim hayatla sorunum var
Ya senin?
Ben ölüm’ü beklerken yaşama sarılmak
Ne olsa gerek
Şimdi daha başka yaşıyorum
Kırk metrekare dünyamda
Saçımı okşa tenimi okşa ruhumu okşa
Beni sevdiğini söyle Beni beni hep sevdiğini söyle
Çok mu şey istedim?
İçimde benden başka bir ben var
Ben de istemediğim şeyler yaptırıyor bana
Bu iki kişilik yalnızlığı yaşamaktan yoruldum Duygularımı saldım ortalık yerlere
Kelimeler dökülüyor ardı ardına kalbimden
Ama artık yazmayacağım Özgeçmişim öz geleceğimdir Bundan sonra da belli ki öz geleceğimde de Özgeçmişim gibi yaşayacağım
Kara saçlı karakaşlı kara gözlü kadın
Sen ben de ben sen de oldukça yaşanası günler var; Masum sevişgen ve ütopik ütopik, çünkü bilmiyorum kaç sabah birlikte uyanabiliriz belki hiç belki de çok
Ne dersin sana öyle bir cümle kuracağım ki
Ben de bir nefes olacaksın
Bana öyle bir cümle kurdun ki
Sen de bin nefes olacağım
Okuduğun gibi her şey eskide güzeldi
Ben şimdi de güzellik arıyorum
Ömer L. Bakan
Haber: Hasret Dilek Delier
HAVRAN / BALIKESİR

YORUM YAP