DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

SIĞINMACI SORUNU NASIL ÇÖZMELİYİZ?

Yayınlanma Tarihi : Google News

Siyasi, sosyal ve ekonomik hayatımızı etkileyen ve Türkiye’de bugünlerde en çok tartışılan konuların başında mülteciler ve sığınmacılar meselesi geliyor.

Göçmenlik, mültecilik veya sığınmacılık insanlık tarihi kadar eskidir, dünya üzerindeki insanların yüzde 70’i farklı göçler sonrasında yerleşik konuma gelmişlerdir.

Ülkemizde de 1950’li yıllardan itibaren ekonomik sebeplerden, işsizlik ve daha iyi bir yaşam umuduyla büyükşehirlere göç dalgası başlamıştı, bu dalga büyükşehirlerin nüfusunu hızla artırmış, hatta İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirler bu dalgayı kaldıramaz hale gelmiştir.

Son 40 yıldır ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan terörden kaçış dolayısıyla daha da hızlanan iç göç büyükşehirleri yaşanılmaz kılarken, ortaya çıkan sorunlar yumağına hiç kimse çare üretemez hale geldi.

İç göç ile ortaya çıkan ve müdahale edilmeyen sorunlar, büyükşehirlerde gettoların oluşmasına, gecekondu denilen bir kültürü getirdi.

1970’li yıllarda ise Türkiye’den önce Almanya, sonra diğer Avrupa ülkelerine olan işçi göçleri ise ayrı bir trajedi olarak ele alınmalıdır.

Ülkemizde yaşanan iç göç, güvenlik, konut, ekonomi, eğitim, sağlık, kültürel uyum ve çatışma sorunlarını beraberinde getirmiştir, o dönemlerde kimsenin kabul etmediği Almanya’da Türklere yapılanları şimdi bazı kimseler Türkiye’de bulunan göçmenlere yapmaya çalışmaktadır.

Bu potansiyelin istihdamı, barınması, sağlık desteği verilmesi, uyumlarının sağlanması ve planlanmaları noktasında karşılaşılacak tüm problemlerle ilgili kapsamlı prospektüsler hazırlanması gerekmektedir.

Ülkemizde son dönemde siyasetçilerin körüklediği, basının, sosyal medyanın çanak tuttuğu yabancı düşmanlığı nedeniyle göçmenlere, sığınmacılara, mültecilere yönelik algı operasyonlarına maruz kalıyoruz.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki ittifakın Cumhurbaşkanı adayı “Göndereceğiz” vaadiyle oy devşirmeye çalıştılar, oysa iç savaş dolayısıyla ülkemize sığınan milyonlarca Suriyeli mülteci Cumhurbaşkanımızın her platformda ifade ettiği gibi “Ensar-Muhacir” olarak yüreklerimizde ve topraklarımızda yer bulmuştur.

Onları tekrar savaşın, ölümün, işkencenin, hapsin, tecavüzlerin ve zulümlerin altına “Kovacağız” demek, insanlık vicdanına sığmaz!

Sadece Suriyeliler değil, Afganistan, Pakistan ve benzeri diğer ülkelerden gelen sığınmacı kardeşlerimiz hakkında sosyal medyada, basında yer alan dışlayıcı, nefret söylemli provakatif paylaşımlar ancak bu ülke insanı ile onlar arasına kin ve nefret tohumları eker, kardeşlik perdelerinin yırtılmasını sağlar.

Açlık, yoksulluk, savaş, ölüm, taciz, tecavüz, hapishane, sefalet, işkence… Bu insanlar işte bu hazin gerçeklerden kaçıyorlar, bizim yüreğimize sığınmaya çalışıyorlar.

Hiç kimse göçmen kaçakçılarına binlerce dolar vererek ve uyduruk botlara doluşarak Yunan adalarına kapağı atabilmek için bile bile ölümü göze almaz, tüm dünyanın timsah gözyaşları döktüğü Aylan bebeği ne çabuk unuttuk?

Göçmenlerin yaşadıkları ruh hallerini, açlık, sefalet, savaş gibi fiziki şartlarını dikkate alarak konuşmak, empati yapmak gerekiyor. Onları aşağılayarak, dışlayarak, “Kovacağız” diyerek bir yerlere varamayız.

Bu garipler zaten şartlar oluştuğunda seve seve anavatanlarına döneceklerdir, bundan kuşkumuz yoktur, Osmanlı döneminde Yahudiler, İsveçler, Macarlar, Arnavutlar, Polonyalılar, Kafkaslar, Ermeniler, Gürcüler, Yunanlar, Rumlar, Bulgaristanlı Türkler, Afganlar, Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar, Tacikler, Azerbaycanlılar, Iraklılar, İranlılar, Makedonyalılar da göç ettiler.

Aslında bakıldığında göçmen, mülteci olarak ülkemize gelen Suriyeliler, Iraklılar, Afganistanlılar zaman içerisinde kendi işlerini kurmaya, vergilerini vermeye, bu topluma ve ülkemize katma değer sağlamaya başlamışlarıdır.

Bu arada göçmenliği ve girişimciliği bir arada düşünmeliyiz, şu anda Türkiye’de bir çok güçlü ve etkin ticari firmanın göçmen kökenli iş insanlarına ait olduğu ve aynı dili konuştukları ülkelerle Türkiye arasında ticareti geliştirme noktasında öncü rol üstlendikleri görülecektir.

Bu tür şirketlerin ve ticaretin daha rahat ve hızlı yapılması için kolaylaştırıcı kanunlar yönetmelikler çıkarılmadır, bizim de şirketlerimiz bu ülkelerde şube açmalı, pazara girmelidir.

Nasıl ki büyük petrol şirketleri, yiyecek, içecek firmaları dünyanın her ülkesinde karşımıza çıkıyor ve yadırgamıyorsak, neden TÜRK FİRMALARI da o ülkelerde dünyanın karşısına çıkmasın?

Son paragrafımızda göç meselesine sosyal hizmet ve sosyal politikalar açısından yaklaşmak istiyorum;

-Göç edilen yerdeki etkileri çarpan etkileriyle, psiko-sosyal, ekonomik, sosyo-politik, istihdam, sağlık, sosyal güvenlik, eğitim gibi birçok açıdan ele almak gerekmektedir.

-Zorunlu göçler hem göç edenler ve hem de göç edilen yerdekiler için sosyal travmalara yol açar, demografik yapının bozulma sürecini hızlandırır, Uluslararası Göç Küresel Komisyonu, ülkelerin göç politikalarına katkı sağlamak üzere; sürdürülebilir göç politikaları uygulamalıdır.

-Sığınmacılarla ilgili özel bir acilen toparlayıcı yasalar çıkarılmalıdır. Güçlü ve sürdürülebilir bir göç politikası oluşturulmalıdır.

-Etkin bir Göçmen Takip Bürosu oluşturulmalı ve bütün göçmenler kayıt altına alınmalı, nerede yaşadıkları, ne iş yaptıkları bilinmeli, mekân hareketlilikleri disiplinli biçimde izlenmelidir.

-En çok tartışılan konu olan sığınmacıların eşit işe az ücret kabul etmeleri meselesinin çözülmesi sağlanmalı; bu noktada tüm kayıt dışılığın kayıt içine alınması sağlanmalıdır.

-Sığınmacıların toplumla uyumu için gerçekçi ve kapsamlı bir ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel program oluşturulmalıdır, bu programda eğitim, sağlık, toplumsal barış konularına önem verilmelidir.

-Yeni göçmen politikasıyla uyumlu güvenlik politikaları ve diplomatik ilişkiler geliştirilmelidir.

-Sığınmacıların suç örgütleri tarafından kullanılmaları ve istismar edilmelerini engelleyen politikalar geliştirilmelidir.

-Sığınmacıların ülkelerine geri dönmelerini kolaylaştıracak dış politika hamlelerine öncelik verilmelidir.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanımızın, ülkemizdeki sığınmacıların ve göçmenlerin sorunlarının çözümü, gönüllü bir biçimde geri dönüşünün sağlanması noktasında önümüzdeki süreçte daha etkin sosyal ve siyasal politikaları çerçevelendireceği kanaatini taşıyorum.

YORUM YAP