DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

SÜRDÜRÜLME GEREĞİ VE GEREKÇESİ KALMAYAN ADLİ TATİL

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
SÜRDÜRÜLME GEREĞİ VE GEREKÇESİ KALMAYAN ADLİ TATİL

Adli tatil, geçmişte tarım ve hayvancılıkla uğraşanların davaları takip etmelerinin sıkıntılı olduğu dönemde bir ihtiyaçtı; ya şimdi?

Bizde yıl çoktur. Hicri Yıl, Rumi (Şemsi) Yıl, Miladi Yıl, Mali Yıl ve Adli Yıl. Bazı özlemcileri olsa da Hicri ve Rumi Yıllar geçmişte kaldı; Mali Yıl da 1983 yılında kaldırıldı. Şimdilerde kutladığımız, Miladi Yıl ve Adli Yıl başları. Konumuz ise, ‘Adli Tatil ve Adli Yıl Açılış Konuşmaları.’

*           *          *

1 Eylül Salı günü 2020-2021 Adli Yıl Açılışı yapıldı.

1943 yılından bu yana bazı yıllar hariç yapılan, önceleri sadece Yargıtay Başkanı konuşurken; 1973’den beri Barolar Birliği Başkanı, 2016 yılından sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın da konuştuğu adli yıl açılış törenleri, beni geçmişe götürdü.

Adli tatil gerekli midir? Nüfusumuzun büyük çoğunluğunun köylerde oturduğu, geçimini tarım ve hayvancılıktan sağladığı, ulaşım ve haberleşmenin gelişmediği, bu alanlarda büyük sıkıntıların yaşandığı geçmiş yıllarda ziraat ve hayvancılıkla uğraşanların yaz aylarında davalarını takip etmeleri zor olduğu gibi ekonomik verimliliğin düşmesine de sebebiyet verebileceğinden, o yıllar itibarıyla adli ara verme bir ihtiyaçtı. Ancak Ülkemiz bugün için tarım toplumu olmaktan çıkmış; GSYH’de 1923’de yüzde 37,3 olan tarım sektörünün payı 2019’da 6,4’e inmiş; sanayi sektörünün payı 12,2’den 27,2’ye, hizmet sektörünün payı 46,2’den 56,5’e yükselmiştir. Dolayısıyla Türkiye, tarım toplumundan, sanayi ve hizmetler sektörlerine yönelik yapısal bir dönüşüm (değişim) gerçekleştirmiştir. Resmi verilere göre de Ülkemizde şehirleşme oranı 1927 yılında yüzde 24,2 iken 1950 yılında yüzde 25, 2018’de ise yüzde 88’e ulaşmıştır. Bunda, büyükşehir belediyelerimizin sayısı artırılmakla köylerimiz mahalle olduğundan, nüfus oranının şehirleşme lehine büyümesi de etkili olmuştur.

Türkiye bir tarım ve köylü toplumu olmaktan çıktığına göre, adli tatil niye devam etmektedir? Çalışırken de adli tatile karşı çıkan; HSYK Üyesi olarak görev yaparken, “adli tatil uygulamasının kaldırılmasını, olmazsa en azından bir aya indirilmesini, davaların uzamasına, makul sürede bitirilememesine ve verimsizliğe sebep olduğunu,” savunan eski bir yargı mensubu olarak bana göre bunun başta gelen nedeni; yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler, savcılar ve avukatların yazın en güzel günlerinde izin yapmak istemeleridir. Geçmişte 20 Temmuz – 5 Eylül tarihleri arasında 47 gün olarak uygulanan bu süre, bir ara 1 Ağustos – 5 Eylül tarihleri arasında 36 güne  indirilmiş; daha sonra meslektaşlarımızın yoğun tepkileri üzerine, orta yol bulunmak suretiyle günümüzde 20 Temmuz – 31 Ağustos tarihleri arasında 42 gün olarak uygulanmaya başlamıştır. Öncesi ve sonrasındaki çalışılmayan günleri de eklersek, yaklaşık iki aya yaklaşan bu süre, yargısı ağır çalışan ve bundan çoğunluğun yakındığı Ülkemiz için oldukça uzundur.

Bu yıl Corona salgını nedeniyle adliyelerimizin ve yüksek yargı mercilerimizin uzun süre çalışmadığı dikkate alınarak, CMK ve HMK’ya geçici birer madde eklenmek suretiyle adli tatil yapılmaması yolundaki beklentimiz maalesef gerçekleşmemiştir.

Adli tatil ve sonrasında tören yapılması Fransa’dan alınmış olup, bu uygulama sözü geçen Ülke’de sonradan kaldırılmıştır.

Peki diğer ülkelerde adli tatil var mıdır? Varsa adli yıl açılış töreni yapılmakta mıdır? Araştırabildiğim kadarıyla sadece Belçika, İspanya ve Malta’da adli tatil uygulanmakta ve adli yıl açılışı yapılmaktadır. Lüksemburg, Portekiz, Romanya ve Yunanistan’da adli tatil vardır, ancak bitiminde tören yapılmamaktadır. İngiltere ve İsveç’te adli tatil yoktur, ancak geleneksel dini törenler yapılmakta; İrlanda’da adli tatil, sadece yüksek mahkemeler için uygulanmakta ve bitiminde tören düzenlenmekte; diğer ülkelerde ise adli tatil ve tören yoktur.

*           *          *

Gelelim adli yıl açılısında yapılan tören ve Yargıtay başkanlarının konuşmalarına. Törenler, 2016 yılına kadar, 2001 yılında ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi Kemal Kurdaş Salonunda yapılanın dışında geleneksel şekilde Yargıtay Konferans Salonunda yapılmıştır. Bu törenlerde önceleri sadece Yargıtay başkanı, 1973’den bu yana Yargıtay başkanı ile birlikte Türkiye Barolar Birliği başkanı konuşmuş, 2016 yılına kadar Sayın Cumhurbaşkanları konuşmamışlardır.

Yapılan törenlerde genelde kuvvetler ayrılığı, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve iş yükü üzerinde durulmuş, sorunlar sıralanmış, çözüm yolları ve dilekler belirtilmiştir. Sorunlar çözülmediği için de her yıl benzeri konuşmalar tekrarlanmıştır.

Bu törenlerde Yargıtay Başkanlarının yaptıkları konuşmalardan bende iz bırakanlar; Rahmetli Mehmet Uygun’un 1998-1999 Adli Yıl Açılışında hâkim ve savcıların zor koşullar altında görevlerini yaptıklarını anlatmak için kullandığı, “Yargıçların vicdanları ile cüzdanları arasında sıkıştığını” belirten maksadı aşan ve yanlış algılamalara yol açan konuşması; Sayın Doç. (sonradan Prof.) Dr. Sami Selçuk’un 1999-2000 Adli Yıl Açılışında yaptığı, mahiyeti bir-iki gün sonra anlaşılan, çok tartışılan, eleştirilen,  övülen ve yerilen, ‘Demokratik Cumhuriyet’ istemli konuşması ve Sayın Osman Arslan’ın 2004-2005 Adli Yıl Açılışında yaptığı, Anayasa değişikliği ile ‘Yüce Divan’ görevinin Yargıtay Ceza Genel Kuruluna verilmesini isteyen konuşması. Şüphesiz başkaları da vardır. Ancak belleğimde yer edenler bunlar.

2016’dan sonra Cumhurbaşkanlığı Sarayında (Kongre ve Kültür Merkezinde) gerçekleştirilen, geniş tartışma ve eleştirilere neden olan, üyelerin kendilerini katılmak zorunda hissettiği; Anayasa’ya aykırı biçimde hâkim ve savcıların katılmakla zorunlu tutulduğu; çıkan tartışmalar nedeniyle bazı baroların 2019 yılında boykot ettiği, 2020 yılında ise hiçbir baronun çağrılmadığı adli yıl açılışlarını tasvip etmediğim için burada yapılan, Sayın Cumhurbaşkanımıza methiyeler düzen konuşmalardan bahsetmek istemiyorum.

*           *          *

Üzerinde durmak istediğim konu, faydasından çok zararı olan, birçok ülkede kaldırılan, sürdürülenlerinde de kaldırılması tartışılan adli tatilin; Ülkemizde de kaldırılması ve dolayısıyla tören de yapılmaması hususudur. Mesaj verilmek isteniyorsa, Danıştay’ın kuruluş günü olan 10 Mayıs’ta (1868) yaptığı gibi Yargıtay’ın da kuruluş günü olan 6 Mart’ta (1868) veya Yargıtay Kanunu’nun 65. maddesinde, ‘Onur günü’ olarak yer alan Temmuz ayının birinci günü tören düzenlenmesidir. Bana göre doğrusu, ‘Onur Günü’nün de yapılacak kanuni düzenleme ile 6 Mart’a çekilmesi ve kuruluş gününde birlikte kutlanmasıdır.

Siz, yargının hızlanması için neler yapılması gerektiğini yıllardır tartışıyor, uzlaştırma ve arabuluculuk gibi uyuşmazlıkların çözümünü kolaylaştırıcı ve yargının iş yükünü azaltıcı alternatif çözüm yolları getiriyor, davaların türleri ve mahkemelerine göre hedef süreler koyuyor ama çeşitli kısıtlamalar getiren adli tatili kaldırmıyorsunuz. Bunun nedenini anlamak gerçekten zor!

Usul ekonomisi, adil yargılanma ilkesinin vazgeçilmezidir.

Milli Bayramlardaki kutlamaları kısıtlayan siyasi iktidarın adli yıl açılışını niye kaldırmadığını şahsen merak ediyor, kaldırılmama nedeninin yargıya yol haritası çizmek ve ayar vermek olduğunu düşünüyorum.

İnanıyorum ki adli tatil kaldırılmasa  bile, çok uzun değil, kısa bir zaman sonra Cumhurbaşkanlığı Sarayında (Kongre ve Kültür Merkezinde), siyasi iktidara biat edildiği görüntüsü veren adli yıl açılışları ile hâkim ve savcıların kur’a çekme törenleri düzenlenmeyecektir. Dileğim bunun en kısa zamanda gerçekleşmesi, yargının geçmişteki mütevazi rutinine dönmesi ve Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmamasıdır.

Unutulmaması gereken bir nokta da, adli tatili artıran son değişikliğin, FETÖ’cülerin yargıya hâkim oldukları 2011 yılında KHK ile getirilmesi ve Anayasa Mahkemesinin iptalinden sonra da 2013 yılında çıkarılan bir Kanun ile yürürlüğe konulmasıdır.

Büyük Atatürk, “Yargı gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet hâlinde varlığı kabul olunamaz.” diyor. Bu sözün zamanımızda sadece dış güçlere değil, siyasi iktidara, yasamaya ve yürütmeye karşı da bağımsızlık şeklinde anlaşılması gerekmektedir.

Sözün özü;

1) Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ayrıcalık değil, herkes için bir güvencedir.

2) Gecikmiş adalet, adalet değildir.

 

———-+———-

 

Güzel Sözler :

Adalet milletlerin ekmeğidir; milletler daima adaletle acıkırlar. Herakletios

Adaleti, aklın yardımı olmadan yerine getirmek imkansızdır. Froude

Adaletin aklını kaybettiği yerde, felsefe susar. Diderot

Bütün dinler ve ahlaklar, adalette birleşir. Savage Landor

YORUM YAP