DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

SURİYELİLERİN EKONOMİYE KATKISI

Yayınlanma Tarihi : Google News

1961 yılında Almanya’ya işçi göçü başlamıştı ve bunun devamında diğer Avrupa ülkeleri olan Hollanda, Fransa, Belçika, Avusturya, İtalya gibi ülkelere de göçler gerçekleşti.

Yaşanan bu işçi göçlerinin 60’ıncı yılında geriye dönüp baktığımızda Avrupa’da 5 milyonun üzerinde Türk’ün yaşadığını görüyoruz.

İlk giden ve sonraki süreçlerde giden soydaşlarımıza bu ülkelerde yapılan muameleleri çok kez duyduk dinledik, onlar ikinci sınıf, hatta üçüncü sınıf insan olarak üzücü muamelelere maruz kalmışlar, o ülkenin insanları tarafından hor görülüp dışlanmışlardı.

O ülkenin vatandaşlarına sorsanız, yabancılar gelip işlerini ellerinden almışlar, onlara iş bırakmamışlardı, oysa ki soydaşlarımız gittikleri ülkelerin vatandaşlarının beğenmediği, yapmadığı, çalışmadığı işleri üstlenmişlerdi.

Üretimde, temizlikte, inşaatta, ağır sanayide, tarla, sera ve bağlarda en ağır ve zorlu iş kollarında çalışmışlardı.

Ara eleman eksiğini kapatıp Alman ekonomisinin ayağa kalkmasında, bugünkü iyi haline gelmesinde önemli rol üstlenmişlerdi.

Memleketlerinden kilometrelerce uzakta bulunan gurbet ellerde tüm bu iyi niyetli girişimlerine rağmen bulundukları ülkelere uyum sağlamakta çok zorlandılar.

O ülke insanlarının anlam veremediği kıyafetle sokaklarda gezmişler, pijamayla pazara gitmişler, evin içinde veya balkonda kümes hayvanı, hatta koyun ve inek beslemeye kalkmışlar, tam bir sosyolojik çatışma yaşamışlardı.

Şu anda bile, 60 yıldır Almanya’da yaşamasına rağmen tek kelime Almanca bilmeyen ve konuşamayan insanımız bulunuyor.

Çok net hatırlıyorum, Almanlar uyum sağlayamayan Türkleri sınır dışı etmeye kalkmış, bunun üzerine Türkiye’de ve o ülkelerin basın yayın organlarında konuyla ilgili eleştirel haberler çıkmış, yapılan uygulamanın insanlık dışı olduğunu duyurmuşlardı.

60 yıl önce ağır işlerde çalışmak üzere Avrupa ülkelerine vasıfsız işçi olarak giden Türkler, çalışkanlıkları ve zekaları sayesinde oralarda kendi işyerlerini kurmaya başladılar.

Almanya veya hangi ülkede yaşıyorsa, o ülkenin ekonomisine daha üst seviyede katkı sağlamaya başladılar, şu anda baktığımızda da, en çok ticari ilişkimizin Türklerin en yoğun olarak yaşadığı ülkelerle olduğunu görürüz.

Ayrıca; o ülkelerde yaşayan Türkler zamanla siyasete de girerek yerel yönetimlerde yer almaya başladılar, şu an bir çok Avrupa ülkesinde Türk kökenli Milletvekilleri bulunuyor.

Bugün de ülkemizdeki yabacıları değerlendirdiğimizde; savaştan kaçanlar, yani ölümden, işkenceden, tecavüzden, yokluktan kaçıp ülkemize gelen Suriyeliler, Iraklılar, Mısırlılar, Yemenliler, Ukraynalılar, Afganlar, diğer yanda ülkelerinde yaşadıkları ekonomik zorluklardan dolayı çalışmaya gelen Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Moldovya, Kırım, Gürcistan, Ermenistan, Bulgaristan, İran ve Pakistanlılar bulunuyor.

Bu insanların ülkemizde yapmış olduğu işlere baktığımızda da, Türk vatandaşlarının beğenmediği, yapmadığı, çalışmadığı işler olduğunu görürsünüz.

Özbek, Türkmen, Tacik, Kırgız, Gürcü, Ermeni, Moldovya ve Ukraynalı kadınlar yatılı çocuk, yaşlı, hasta bakımı, ev ve villalarda temizlik elemanı olarak çalışıyor, bir kısmı tekstil fabrikalarında görev yapıyor, erkekleri de inşaat, fabrika, fırın ve çiftliklerde görüyoruz.

Suriye, Irak, Pakistan ve Afganistanlılar tekstil sektöründe fabrikalarda, inşaatlarda çalışıyor, lokantalarda garson, mutfak bölümünde yardımcı personel, çiftlik ve tarlalarda ırgat ve çoban olarak çalışıyor.

Görüyoruz ki şu an Türkiye’deki ara eleman açığını bu ülkelerden gelen, ancak bize sığınan, bizimle bir hayat sürmek isteyen insanlar kapatıyor.

Şu an İstanbul’da yabancılar olmasa tekstil sektörü üretim yapılamayacak duruma geldi, tabir-i caiz ise Türklerin çalışmadığı tüm işler bu misafirlerimiz tarafından hallediliyor.

Ülkemizdeki bu yabancı işçilere baktığımızda, nasıl ki şu an en çok ticareti Almanya ve Fransa ile yapıyorsak, bu ülkelerdeki hayat ve ekonomik şartlar değiştikçe, onlarla olan ticari ilişkilerimiz de en üst düzeye çıkacaktır diye düşünüyorum.

Nihayetinde onlar bizim düşmanımız değil dostumuz.

Üstelik faydalı, yararlı, emekçi dostlar.

Ve her zaman dostluk kazanmalıdır.

YORUM YAP