DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

UNUTAMADIĞIM ÖĞRENCİLERİM VE ANILARIM – 3

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
UNUTAMADIĞIM ÖĞRENCİLERİM VE ANILARIM – 3

1978 yılı  Aralık ayında Kahramanmaraş’ta yedi gün devam eden siyasi olaylarda çok sayıda vatandaşımız hayatlarını kaybedince o zaman görev başında bulunan Hükümet Kahramanmaraş ve terörün yoğun olduğu bazı illerde sıkıyönetim ilan etmişti. O tarihte Doğu Anadolu’da terörün çok yoğun olduğu bir il merkezinde görev yapıyordum. Okulların önünde zırhlı bir kariyer aracında askerler ve bir minibüste toplum polisleri nöbet tutuyorlardı. Bu tedbirlere rağmen gizli güçler olay çıkarmak için gayret sarf ediyorlardı.

Bir gün sol bir örgüt mensuplarının okulumuzda forum yapacaklarına dair duyum alınca hemen Müdürümüzü uyardım ama müdürümüz de aynı düşünceden olduğu için veya ihtimal vermediğinden gaflete düşmüş ve gerekli tedbirleri almamıştı. Teneffüste kantinde yasadışı forum başlayınca giriş kapısı önünde hazır bekleyen polisler kantini basarak tuttukları öğrencileri yaka paça arabalara bindirerek Sıkıyönetim Komutanlığına götürdüler ve tutukladılar. Aynı anda Müdürümüz ile nöbetçi Müdür Yardımcısı ve nöbetçi öğretmenleri de tutuklayıp Askeri Cezaevine hapsettiler. Okul yönetimi sarsılmıştı. Aynı gün Milli Eğitim Müdürlüğü onay ile Müdür Başyardımcısını Müdür vekili ve beni de Başyardımcı vekili olarak görevlendirdiler. Ne yapacağımızı bilemiyorduk, bir yanda örgütlerin baskısı, bir yanda can güvenliğimizin olmaması ve aynı zamanda kanunları uygulama zorunluluğu bizi huzursuz etmişti. Devletin kanunlarına uymak zorunda idik, zor günler geçiriyorduk.

Okula silah, suç aleti getirilmesinden endişe ediyorduk, bir gün Müdür vekili arkadaşıma okulda öğrencilerin üzerlerini ve okul binasının her yerini devamlı aramamızı teklif ettim. Ders esnasında güvendiğimiz, özellikle Batı’dan gelmiş arkadaşlarla sınıflarda arama yapmaya başlamıştık. En son Daktilografi dershanesine girdik ve aramaya başladık, o anda bir öğrencinin tedirgin olduğu görünce üzerini aradım, masanın sağındaki daktilo kitabının arasında bir şey olduğu fark ettim, kitabın sayfasını çevirince bir tabanca olduğunu gördüm, alarak belime soktum.  Silahı aldığımı bazı öğrenciler görmüştü. Sonra müdür odasında toplanınca silahı masaya bıraktım. Silahın sahibi 9/B sınıfından 57 numaralı öğrenci Ercan A… idi. Öğrenciyi çağırıp ifadesini aldım, kan davası dolayısıyla okula silahlı gelmek zorunda olduğunu söyledi ama bana inandırıcı gelmedi. Müdür Vekili ve öğretmenler korku içinde idi, her sınıfta Devletin haber elemanları vardı, örtbas edersek başımızı ağrıtır ve işbirlikçi olarak tutuklanabilirdik, polise ve Askere bildirsek öğrencinin geleceği yok olurdu ve silahlı örgütler bizi o şehirde yaşatmazlardı, teröre kurban gitmek kaçınılmazdı, korkuyorduk.

Arkadaşlara bir teklifte bulundum, silahı gizlice okuldan çıkarıp öğrencinin babasına teslim edecektim. Sorumluluğu üzerime alarak silahı belime koyup, dışarı çıkardım, Asteğmen Beden Eğitimi öğretmeni meslektaşımız idi, polislerin de çoğu Adanalı ve Mersinli hemşerilerimdi, bana güvendiklerinden giriş çıkışlarda beni aramazlardı. Silahı Ercan’ın babasına götürüp verdim, veli kan davalı olmadıklarını, düşmanlarının bulunmadığını söyledi, silahı öğrencimize yasadışı bir örgüt vermişti.  16 yaşındaki öğrencinin beyni yıkanmıştı, güya devrim yapacaklardı! Gençler kullanılıyordu. Ercan A… hakkında disiplin işlemi yapmadık ama büyük riske girmiştik. 1979 yılı Temmuz ayında o ilden ayrılarak askere gittim, 1980 yılı sonunda Ankara’da Belediye otobüsünde Ercan A… ile karşılaştım, elimi öptü:” Hocam, hayatımı size borçluyum, okulu bitirdim, çalışıyorum, benim için niçin riske girdiniz?” deyince “şimdi olsa yine aynısını yaparım.” dedim. Kızılay’da otobüsten indim, vedalaşıp ayrıldık. Benimle zıt düşünceye sahip olsa bile Ercan benim öğrencim idi, eğitimde ırk, renk, dil, din, mezhep, ideoloji ayrımı yapamazdım. Ercan’ı harcayabilirdik ama bu genci ailesine ve topluma kazandırmamız gerekiyordu.  Ercan A…. ‘yı hiç unutmadım.

YORUM YAP