Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te, “Ant içmek: Bir şeyi yapmaya veya yapmamaya söz vermek, yemin etmek.” olarak tanımlanıyor.
Araştırmalarıma göre ‘ant’ sözcüğü Moğolca kökenli. An kökünün, eski Türkçe ve Moğolcada ‘tutmak’ anlamını barındırdığı; ‘And’ veya ‘ant’ sözcüklerinin, Türk ve Moğol halk kültürlerinde yemin etmek anlamında kullanıldığı belirtiliyor.
Yemin etmek, bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair verilen ve genellikle kutsiyeti ve göreceli de olsa bağlayıcılığı kabul edilen bir sözcüktür. Yeminin, tüm geleneklerde ve dinlerde önemli bir yeri ve ritüel denilebilecek törensel bir havası vardır. Örneğin Türklerde geleneksel bir yönü olan kan kardeşliğinde, demir kutsal kabul edildiğinden, kılıçla veya bıçakla kan akıtılarak ant içilir; semavi dinlerde Allah’ın adı anılarak yemin edilir.
Günümüzde, seküler toplumlarda bile yemin önemli bir işlev içerir. Cumhurbaşkanının ve milletvekillerinin ant içmeleri, tıp doktorlarının Hipokrat yemini, hemşirelik (Florance Nightingale) yemini, göreve yeni başlayan kamu çalışanlarının görevlerini hakkıyla yerine getireceklerine dair söz vermeleri, askerlerin yemin merasimleri gibi.
Dini anlamda, yeminin yerine getirilmemesi veya yeminden dönülmesi, büyük bir günah sayılır ve kefarete bağlanır. Tüm ahlak sistemlerinde de edilen yeminden dönülmesi ayıplanır, insanın onur ve saygınlığında bir eksiklik olarak kabul edilir.
* * *
Son zamanların güncel konularından biri de, ‘Andımız’.
Andımız, 1933 yılında, 23 Nisan Çocuk Bayramı sabahı, dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip tarafından, Atatürk’ün yanında manevi kızı Afet Inan’a uzatılan ve daha sonra Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e iletilen bir kâğıt içinde yer almıştır (Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 213). Ulu Önder’in de benimseyerek kabul ettiği bu And, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’nun 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı kararı ile uygulamaya konulmuştur. Andımızın amacını ve anlamını belirtmek üzere de 18 Mayıs 1933 tarih ve 1749/42 sayılı Genelge yayımlanmıştır.
1933 yılından bu yana ilk öğretimde (ilkokullarımızda) okutulan, özü korunarak 1972 ve 1997 yıllarında değişiklik yapılan Andımız, 2013 yılında Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle kaldırılmıştır.
Peki, Andımız neden kaldırılmıştır? Kürt sorununun çözülmesi için ‘Çözüm Süreci’ ya da ‘Barış Süreci’ olarak adlandırılan dönemde, yaşanılan sorunların nedenlerinden biri gibi gösterilip, algılanmasından kaynaklanan yanlış bir öngörüden hareketle kaldırılmıştır. Andımızdaki ‘Türküm’ sözcüğü, faşizmi çağrıştıran, ırki ve etnik bir sözcük değildir. ‘Türk’ kavramı ile kastedilen ve vurgulanan, bir mensubiyet ya da aidiyetin ötesinde yurttaşlık/vatandaşlık bağıdır.
Son bir cüretle Kurtuluş Savaşı’nın, Rumeli’den göç edenlerle birlikte Anadolu’da yaşayan halkımızın birleşmesiyle kazanılmasından sonra; gerek 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun 89, 1961 Anayasası’nın 54 ve 1982 Anayasası’nın 66. maddelerinde öz olarak, “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” düzenlemesi yapılmış ve kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Afet İnan’a yazdırdığı ve bazı bölümlerini bizzat kaleme aldığı, ‘Vatandaş Için Medeni Bilgiler’ kitabında, ‘Türk Milleti’ için “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” tanımını yapmıştır.
Nitekim 1982 Anayasasında terim olarak ‘Türk’, ‘Türk Milleti’, ‘Türk Vatanı’, ‘Türk Devleti’ ve ‘Türk vatandaşı’ sözcükleri, birçok maddede yer almıştır.
Eğitimin amacı, yarınlarımızın güvencesi ve geleceğimiz olan çocuklarımızın ve gençlerimizin toplum yaşamında hak ettikleri yeri alabilmeleri için gerekli anlayış, bilgi ve becerileri kazanmaları ve kişilik gelişimlerinin sağlanmasıdır. Anayasamızın 42. maddesi ile Milli Eğitim Temel Kanunu’nun birçok maddesinde, “Eğitim ve öğretimin Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılması gerektiği” emredilmiştir.
Çocuklarımıza doğruluğu, çalışkanlığı, küçükleri sevmeyi, büyükleri saymayı, yurdunu, milletini sevmeyi, bağımsızlığı ve Atatürk ilkelerine bağlılığı ilke edinmelerini öngören Andımızın, eşit yurttaşlık bilinci açısından bakıldığında (ki öyle bakılmalıdır) rahatsız edici hiçbir yönü yoktur. Buradaki ilkeler, erdemli olmanın gereğidir. Bütün dinler ve ahlak sistemleri de, insanlara erdemli olmayı öğütlemektedir.
Unutmayalım: “Yurdu savunmanın en ucuz yolu eğitimdir.” (Henry Thomas Buckle)
Andımıza benzer örnekler Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Kanada’da da vardır. Çok kültürlülük gerçeği ve insanların ana dilleri farklı olsa bile; kendi gelecekleri, ülkelerinin birliği ve bütünlüğü için aidiyet ve inanç farklılıklarını bir tarafa bırakarak, biri diğerini ötekileştirmeden, bir araya gelmeleri ve birbirlerine sarılmaları gerekmektedir. Ortak tarihleri olmayan; özellikle Afrika, Asya, Latin Amerika ve Avrupa’dan gelen göçmenlerden oluşan yukarıda ismini verdiğimiz ABD, Avustralya ve Kanada gibi devletler, aynı potada eriyerek tekrar şekillenmek istemektedirler. Bu devletlerin hedefleri, ortak gelecektir.
Andımızdan, Ülkemizi bölmek isteyenlerin yanı sıra, yurttaşlık bilinciyle değil, mensubiyet duygusallığı ile hareket edenlerin de rahatsız olduğu anlaşılmaktadır.
Birliği ve bütünlüğü bozulan Yugoslavya, Irak, Libya ve Suriye’nin durumunu unutmamamız gerekmektedir.
Çanakkale’yi geçilmez kılan ve Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ruh, aslında Andımızda özetlenmiştir.
Ben biraz da Andımızın kaldırılmasında, siyasi iktidar sahiplerinin bu metni yazan Dr. Reşit Galip’e o dönem ezanın Türkçeleştirilmesinden dolayı duydukları kızgınlık ve husumetin etkili olduğunu düşünüyorum. Reşit Galip, savaşlara katılmış, gerektiğinde Atatürk’e bile bazı konularda itiraz edebilen, ilkeli, onurlu, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı ve bunların yerleşmesinde önemli rol oynamış, üniversite reformunu yapmış, Milli Eğitim Bakanlarımızdan biridir. Döneminde ezanın Türkçe okunmasını ona bağlamak ve hınç duymak, bana doğru gelmiyor. Her olayı, dönemin koşulları içerisinde değerlendirmek gerekir. Eğer Andımızı, bizim göz bebeğimiz olan İstiklal Marşımızın Yazarı Mehmet Akif Ersoy yazsaydı, kaldırılır mıydı? Bana göre kaldırılmazdı. O zaman bu inat niye?
Halkımızın büyük bir çoğunluğu Andımızın ilköğretim okullarında tekrar okunmasını istemektedir.
Sorunun, duygusal saplantılarımızdan sıyrılıp, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılacak bir değişiklikle halkımızın isteği doğrultusunda, çok kısa bir süre içerisinde çözülmesi mümkündür.
Sözün özü: Andımız bizim ortak değerimizdir; Orhun Yazıtları gibi önemlidir; o hâlde okunmalıdır: Buyurun; Andımızı her zaman ve her yerde hep birlikte okuyalım:
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
———-+———-
Güzel Sözler
Vatan sevgisi; ruhları kirden kurtaran en kuvvetli rüzgârdır. Mustafa Kemal Atatürk
Sahipsiz olan memleketin batması haktır; sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Mehmet Akif Ersoy
Vatan, bize kılıcımızın ekmeğidir. Namık Kemal
Vatanına hizmet etmek istiyorsan, elinden gelen işle başla. İsmail Gaspıralı