DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

‘Mahkemeler adalet dağıtamaz ise hukuk dışı arayışlar ortaya çıkar!’

Yayınlanma Tarihi : Google News
‘Mahkemeler adalet dağıtamaz ise hukuk dışı arayışlar ortaya çıkar!’

Anayasa Mahkemesi’nde “Mesleki Hayat Bağlamında Özel Hayata Saygı Hakkı” konulu sempozyum düzenlendi. Sempozyumda konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, “Mahkemelerin adalet arayışına cevap veremediği, bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun bir şekilde uyuşmazlıklara çözüm üretemediği bir yerde hukuk dışı arayışların ortaya çıkması kaçınılmazdır” dedi.

Arslan Hukuk devletinde adaletin yegane adresinin mahkemeler olduğunu vurguladı.

Zühtü Arslan, sempozyum açılışında konuşmasında, “Yargı mensubu aklını kullanmak zorunda olan kişidir” dedi ve şöyle devam etti:

“Bu nedenle hakim ve savcılar, sadece akıllarını kullanırlarken cesarete ihtiyaç duyabilirler. Kant’ın belirttiği üzere kendi aklını kullanmaya cesaret edemeyenler, vesayet altında kalmaya mahkumdur. Vesayet altındaki yargısal akıl ise adaleti tesis edemez. Unutmayalım ki fikri ve vicdanı hür olmayandan hâkim olmaz. Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konmasına izin veren kişiden hâkim olamaz. Hukuk devletinde uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemez.

‘Hukuk devleti,temel hak ve özgürlüklerin korunduğu refah devletinin de olmazsa olmaz şartıdır.’

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, “Mesleki Hayat Bağlamında Özel Hayata Saygı Hakkı” konusuna ilişkin özel hayatın gizliliğine yönelik hassasiyetlerin birçok ülkede sürdüğüne vurgu yaptı.

“Özel hayata saygı hakkının ve mahremiyetin güvence altına alınması, bireyin maddi ve manevi varlığının, özerklik ve özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi bakımından son derece önemlidir. Bunun yanında unutmamak gerekir ki, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, hukuk güvenliğinin sağlandığı bir hukuk devleti aynı zamanda refah devletinin de olmazsa olmaz şartıdır.” dedi.

Orwell’ın ‘büyük biraderi’ aramızda!

AYM Başkanı Arslan özel hayat hassasiyetlerine ilişkin edebiyat dünyasının önemli eserlerinden biri olan 1984 kitabını örnek gösterdi:

“İngiliz George Orwell, 1984 adlı romanında distopik bir dünyanın korkutucu tasvirini yapmıştır. Orwell gözetimin bir anlamda içselleştirilmesini şöyle dile getirmiştir: ‘Çıkardığınız sesin işitildiği, karanlıkta olmadığınız sürece, her hareketinizin izlendiği varsayımı, içgüdüsel bir alışkanlık haline dönüşmüştü, bununla yaşamanız gerekiyordu- yaşıyordunuz’. Orwell’e göre ‘büyük birader’ iktidarının en etkili gözetleme aracı televizyondur. Televizyonun “hem alıcı hem verici olarak kullanılmasını sağlayan teknik gelişmeler, özel hayata son verdi.” Orwell, kitabını tamamladığı 1948 yılından iki yıl sonra, yani internetin ve akıllı cep telefonlarının icadından çok önce aramızdan ayrıldı.

Bugün yaşasaydı, kitabında tasvir ettiği distopik dünyanın kusursuz şekilde gerçekleştiğini, hatta aşıldığını hayretle gözlemlerdi. Muhtemelen de dijital çağ olarak ifade edilen bugünlerde neredeyse adım başı rastlanan kameralarla karanlıkta olanları bile izleyebilen, yazılımlarla konumları takip edebilen, görünmeden gören, her yerde hazır ve nâzır bir ‘küresel büyük birader’in ortaya çıktığını görmekten dolayı dehşete düşerdi” ifadelerini kullandı.

YORUM YAP