Pandemi dolayısıyla devletçi uygulamaların artması acaba küreselleşmenin sonu mu geldi, tartışmalarını gündeme getirdi. Bu konu son yıllarda kapitalizmin büyük borç krizlerinde devlet müdahalelerine duyulan ihtiyaçla ele alınırken, pandemi dolayısıyla sosyal harcamaların daha da arttığı bir dönemde kendini iyiden iyiye hissettirdi.
Özellikle ABD ‘de türev piyasalarda derin borç krizlerinde devlet yardımlarının daha çok yaşanması bir tesadüf müydü?..
Hele ülkeler arası gelişmişlik farklarının büyüdüğü; hatta dünya sağlık istatistikleri açısından bakıldığında sağlık durumu ile önleyici ve iyileştirici hizmetlere erişim imkanları arasındaki uçurumların artığı bir dönem yaşanıyorken!
Buna göre özellikle koronavirüs’ün global ekonomilere etkisi ve dünyadaki sağlık sistemi özelinde kamu politikalarındaki uygulamalar ‘Küreselleşmecilik çöktü’ sonucuna götürebilir…
Tabii buradaki ‘Küreselleşme’, ekonomik açıdan mal-hizmet dolaşımlarının tam rekabetçi, işgücü piyasası serbest ve devletin ekonomiden elini çektiği bir düzen olarak anlaşılıyor…
Fakat Küreselleşme sadece ticaret uygulamalarda değil, felsefi alanda da tartışılıyor; buna göre,
a) Post-Modernizm felsefesi çöktü. b) Liberalizm çöktü!.. c) Orta sınıf çöktü.
Sondan başlarsak;
Orta sınıfın çöktüğü, para arzını arttırarak ekonomik döngüyü ve derinliği sağlayacak olan Keynesyen politikalardaki ’çarpan’ etkisinin hanehalkı gelirine fazla yansımamasından görebiliriz. Konuyu basitleşirirsek, halka karşılıksız olarak para dağıtılır o da satın aldıklarıyla ekonominin çarklarını döndürür, kazanılan gelirlerin vergisiyle devlet ‘fazla’parayı çeker.. Burada doğrudan ve dolaylı vergi ayrımı önemli, çünkü verginin daha çok şirket karlarından alınması gerekiyor.
Nitekim pandemi dolayısıyla Merkez Bankaları para musluklarını açtı; özel şirketlerin ve daha doğrusu finans-kapitalin yardımına emisyon matbaası koştu; bugün iflasların yasaklandığı, işsizlik maaşı ödemelerinin arttığı, kamu harcamalarının büyüdüğü bir gerçeklikle karşı karşıyayız; devlet destekleri şirketleri ayakta tutuyor.
Demek ki, özellikle pandemi dolayısıyla açıkça belli oldu ki, devlet desteği olmadan özel sektörün piyasanın ağır borç sirkülasyonuna karşı koyması mümkün değil.
Oysa daha önceleri bu tür kriz olguları liberal teori içinde iflaslarla açıklanmaya çalışılırdı. Piyasa boşluk kaldırmayacağı için fiyat avantajları ve risk iştahı nedeniyle yeni iktisadi aktörler sistemin devamını sağlayacak ve verimlilik artacaktı.
Ancak son süreç bunun böyle olmadığını gösterdi; büyüme yavaşladı. Aslında pandemiden önce de böyle bir eğilim vardı. 2017 yılında yüzde 4,7 büyüyen dünya ticaret hacmi 2018 yılında yüzde 3,3’lük büyüme performansıyla belirgin bir yavaşlama gösterdi; daralma 2018 3.Ceyrekte başladı, 2019 yılında da devam etti.
Bu dönemde de genişlemeci para politikası uygulanıyordu. Ancak büyüme artmadı!.. Para arzı daha çok büyük sermayenin ‘borç’ açıklarının kapatılmasında kullanılmasıyla ile ülkelerin ‘orta sınıf’ kesiminin zayıflaması beraberinde gittiğinde, bu sefer mali önlemlerin giderek etkisizleştiği görüldü.
O zaman ya şirketlerin iflaslarına izin vereceksiniz, -Kapitalizm zaten böyle bir ‘ayıklanma’ üzerinde durur; ama iflas ettirilmiyor çünkü hem borç girdabı büyük, hem de şirketler giderek tekelleşiyor.-
Ya da özel harcamalardaki yetersizlikleri kamu sektörünü büyüterek sağlayacaksınız.
Bu da liberalizme ters!
Post-modernizm ve küreselleşme süreçlerinde yaşanılan son durum, Entellektüel çevrelerde ‘Yeni dünyayı artık siyasi hükümetler değil, ticari hükümetler mi yönetecek?’ sorularına yol açtı.
Buna göre yeni piyasa modellemesinde küreselleşmenin yeni evresi olarak ‘devletçilik’ yer alacak.
Bunun başlıca üç nedeni var.
1-İflas edecek şirketlerin büyüklüğü o kadar fazla ki hem işgücü hem de bağlı sektörlerin tahribatını tamir edecek, yani yerine geçecek piyasa payı ve bütçe kaynağının (vergi dahil) telafi edilmesi zor.
2-Şirketler gibi insanların (zarar) refah şartlarına ilişkin devletin sosyal transfer harcamalarına muhtaç kalabileceklerini görmeleri kamuya bakışı değişirdi.
3-Devletler, şirketler aracılığıyla küreselleşme süreçlerinde piyasada etkinleşecek.
Bu aşamada temel olgu şu: Ticari Şirket-Devlet ilişkileri üzerine hem kamu hem özel hukuk kurallarının yeni konseptlerle geliştirilmesi beklenebilir;
Ancak bu Küreselleşme;
Sivil toplum Örgütleri aracılığıyla mı; ticari- devletçi sermaye arasında mı olacak?