DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Yenidoğan Çetesi Skandalı ve Bebeklerin Ölümü-Röportaj

Yayınlanma Tarihi : Google News
Yenidoğan Çetesi Skandalı ve Bebeklerin Ölümü-Röportaj

Kamuoyunda ‘Yenidoğan Çetesi’ olarak adlandırılan çıkar amaçlı bir suç örgütünün, devlet ya da özel hastanelerde doğan bebekleri, sevkini sağladıkları İstanbul’da bazı özel hastanelerin yenidoğan bakım ünitelerini kullanarak maddi çıkar elde etmeleri ve ölümlerine sebebiyet vermeleri olayı ile ilgili olarak Emekli Yargıtay Üyesi Ali Suat Ertosun ile görüştük.

Röportajı Osman Özbaş hazırladı.

Sayın Ertosun, yapılan bu soruşturmayı yeterli görüyor musunuz?

Yazılı, sözlü ve görüntülü medyada bu konuda çeşitli haberler yer alıyor. İddianame düzenlenmiş ve dava açılmış. Teknik takiple elde edilen konuşmalar yayımlanıyor. Bunlardan olayın çok vahim olduğu anlaşılıyor. Yargıya intikal eden, soruşturma ve/veya davası devam eden olaylar hakkında konuşmak doğru ve hukuki değildir. Ben de tasvip etmem. Ancak genel hatlarıyla şunları söyleyebilirim. Bir buçuk yılı aşan  soruşturmada, teknik takip yapılmış, adli ve idari yönden inceleme ve soruşturmalar gerçekleştirilmiştir. Basına yansıyan bilgilerden, ihbarın daha önceden CİMER’e yapıldığı, ancak beklendiği/bekletildiği anlaşılmaktadır. Bu soruşturmadan siyasi makamlar da haberdardır. 10 şüpheli hakkında dava açılmışsa da, soruşturmanın daha da genişleyeceğini/genişlemesi gerektiğini düşünüyorum.

Cumhuriyet savcısının tehdit edilmesini nasıl karşılıyorsunuz?

Çok üzücü. Ancak ilgili Cumhuriyet savcısı, kendisini tehdit edenler hakkında yapılması gerekeni yapmış, mesleğinin gereğini yerine getirmiştir.

Soruşturmada gecikme var mıdır? Başarılı buluyor musunuz?

Bu tip çıkar amaçlı suç örgütlerinin soruşturmaları uzun sürer. Bu işin doğasının gereğidir. Ancak basına yansıyan konuşmalardan, soruşturma sırasında bazı bebeklerin ölüme terk edildiği, ölümlerinin izlendiği anlaşılmaktadır. Bunlara anında müdahale edilmeliydi. Çünkü, insan canı her şeyden, soruşturmadan da, kanıtların toplanmasından da önemlidir. Örneğin yangına giden bir itfaiye aracına göre hasta taşıyan ambulans önceliklidir. Ben bu açıdan müdahalenin geciktiğini düşünüyorum ve yapılan soruşturmayı başarılı bulmuyorum. Temennim bundan sonra daha fazla gecikmeye düşülmemesi, sorumlular hakkında gereğinin ivedilikle yapılmasıdır. Üzerinde durulması gereken diğer bir konu da, Sosyal Güvenlik Kurumunun özel hastaneler tarafından istismar edilmesi, kısaca soyulmasıdır. Sistem ve özel hastaneler gözden geçirilmeli ve denetlenmelidir.

Son olarak sormak istediğim bir husus daha var. “Çok sayıda suç kaydı olanların tutuklanmadıkları, bu kişilerin yeniden tekrar suç işledikleri” söyleniyor. Siyasi iktidar, “infaz sürelerini tekrar gözden geçireceğiz” diyor. Bu konuda ne diyorsunuz?

Suç kaydı, sabıka kaydı demek değildir. Suç kaydı, emniyet ve jandarmanın tuttuğu  bir kayıttır. Her suç kaydı, kesinleşmiş bir karar değildir. Geçmişte biz buna ceraim derdik. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, 2004 yılının sonlarında kabul edildi ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu kanunda, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında gözetilecek ilkeler, hükümlülerin hakları ve yükümlülükleri milletlerarası kurallara uygun şekilde kaleme alınmıştır. Ben bu Kanun’un Adalet Bakanlığında hazırlanışı sırasında rahmetli Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer başkanlığındaki komisyonda görev aldım. TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmesi sırasında da  sonradan hakkın rahmetine kavuşan Yargıtay Üyesi Keskin Kaylan’la birlikte Yargıtay’ı temsilen bulundum. Üzerinde uzun müddet çalışıldı. Cezaların infazında istisnalar dışında oran üçte ikiye yükseltildi. Bir reform yapıldı. Ancak daha sonra bu Kanun 41 kez değiştirildi. Cezaların infaz süreleri düşürüldü. Şimdi herhalde yeniden yükseltecekler. Kanunları yap boz tahtasına çevirmek son derece sakıncalıdır.

Teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

YORUM YAP