Son günlerde en çok konuşulan gündem maddesi sokaklarda yaşayan sahipsiz köpekler.
Ülke ikiye ayrılmış durumda: Uyutulsun diyenler ile uyutulmasın diyenler iki ayrı kampta.
Bunları düşünürken çocukluk yıllarıma gittim. 10-12 yaşlarımda, 1950’li yıllarda, Adakale Mahallesi’nde, o zamanlardaki adıyla “Bayramyeri Sokak”ta oturuyorduk. Evlerimiz sıralı, tek katlı evlerdi. Ya da içerden ahşap merdivele çıkılan iki katlı, ik odalı evler… Alt kat misafir odası, yemek odası, salon; oda içinde musandıra, yani yatak yorgan yastık dolabı, onun yanında da banyo dolabı, 3-4 metrekarelik banyo yaptığımız dolap. Arka bahçede dam, tuvalet, kümes hayvanlarının barındığı tünek.
Yan bahçemizde “Arap” adlı bir avcı köpeği… Köpek, dönemin tapu kadastro müdürü Nazmi Ünal beyefendinin idi. Nazmi Bey köpeğini yan bahçede besler, ava giderken yanında götürürdü. Hafta sonlarında olurdu bu işler. Hafa içi de bazen köpeği dışarı çıkarır, biz mahallenin çocukları al takke ver külah “Arap”la oyunlar oynardık. Akşam eve girince annemden bir yığın azar işitirdik. Üstümüzü başımızı değiştirirlerdi.
“Arap” ile ilişkilerimiz böyle başlamıştı. O bizi asla ısırmaz , bizimle oyunlar oynardı. Av köpeği ile böyle tanıştık.
O zamanlar belediyede herhalde 8-10 zabıta memuru, bir de onların başı olan “Çarşı Ağası” dedikleri amir bulunurdu. Sokaklar nerdeyse boştu, sadece dört tekerlekli at arabaları dolaşırdı. Bir de, şimdiki taksilerin işini göre faytonlar. “Payton” da denirdi onlara. Birkaç yerde park halinde dururlardı: Tren garının oralarda, Karaköy’de, şimdiki 8 havuzunun yakınındaki PTT arkasında, şu anda Çeşme Ticaret’in olduğu civarda…
Manisa Belediyesi’nin zabıta amirliğine bağlı olarak çalışan ve “Köpek öldüren Mustafa” lakabıyla tanınan bir zabıta memuru vardı. Elinde bir kap, içinde zehirli et, sahipsiz, başıboş köpeklere yedirirdi. O zamanlar, bugünkü gibi hayvansever sivil toplum kuruluşları ve dernekler yoktu. Çevreye zarar verdiği iddia edilen sahipsiz hayvanları öldürmekle görevli “Köpek öldüren Mustafa” vardı. Soyadı da hatırımda ama özellikle yazmıyorum. Oğlu, Manisa’da bir kamu kuruluşundan emekli oldu ve Manisa’da yaşıyor.
Demek ki sahipsiz, başıboş sokak köpekleri, yeni bir sorun değil. Yıllar önce de benzer sorunlar yaşanmış.
Son yıllarda, sokaklarda yaşayan sahipsiz köpekler için barınaklar, hastaneler, bakımevleri inşa edildi. Bu sahipsiz hayvanların yaşamlarını sürdürmeleri için çalışmalar yapıldığını görüyoruz, duyuyoruz, okuyoruz. Bunların sonuncusunun temeli de geçtiğimiz yıl Yunusemre Belediyesi tarafından atılmıştı. Bakımevi, yaşam merkezi, tedavi noktası da içinde bulunan bir yerleşke. Temel atma töreninde ben de bulunmuşum. Yerleşkenin şu andaki durumu nedir, bilemiyorum; açılışı da önümüzdeki günlerde yapılacakır diye düşünüyorum. Emeği geçenleri hayırla anıyorum.
Son günlerde yine bu mesele gündemde. Hayvanları çok sevenler ile az sevenlerin ağız dalaşı, sosyal medyada sürüyor. Hep birlikte şahit oluyoruz. Bakalım kim kazanacak? Çok sevenler mi, az sevenler mi?
“Hayvanları hiç sevmeyenler” diyemiyorum. Diyemem de… Hayvan sevmeyenleri, insandan saymayan bir anlayış epey yaygınlaştı ve yerleşti artık.
***
Hatuniye Camisi, Manisa’nın tam göbeğinde, en merkezi noktada bulunan bir cami. Biliyorsunuz… Hatuniye’den Sultan Camisi’ne giden bulvarın adı Çarşı Bulvarı’dır. Hatuniye ile Sultan’ı birleştiren ağaçlı yoldan söz ediyorum. Son zamanlarda bu bulvar üzerinde yürümek, bu yolu adımlamak, bu güzergahta yol almak neredeyse imkansız. Çünkü bulvar üzerinde gidiş ve geliş yönünde çift sıra park söz konusu. Şahsen bu yolu günde birkaç kez kat etmek zorunda olan bir Manisalı olarak, çektiğim eziyeti anlatamam. Kaldırımlar zaten dar. Dar kaldırımlarda esnafın teşhir malları belli bir yer kaplıyor. Onların da yapacağı bir şey yok. Dükkanlarının önüne bir sandalye, bir tabure çıkarmasınlar mı? Bir de çift sıra park yapılınca, bulvar tamamen iptal… Hele ki Taşçılar Mescidi’nin kıblesinden geçmek, adım atmak tamamen imkansız. Büyük hünerler göstererek geçilebiliyor.
Bu sıkıntıya çözüm üretecek olan yetkili merci kimdir bilemiyorum. Büyükşehir mi, Şehzadeler mi, trafik şube müdürlüğü mü, trafik zabıtası mı?
Yetki her kimdeyse, bu meseleye biraz el atabilirler mi acaba? Çiçeği burnunda belediye başkanlarından çözüm bekliyoruz.
Haydi hayırlısı.