Geçtiğimiz hafta İngiltere kaynaklı önemli bir açıklama ortalığı birbirine kattı, çünkü şöyle deniyordu;
Delta Varyantı’ndan ölenlerin yüzde 64’lük kısmı aşılı olanlar ve aşılı ölümlerin oranı aşısızların iki katı.
Toplam vaka sayısı 300 bin 10 kişi, bunlardan 117 bin 115’i birinci ve ikinci doz aşılarını olanlar.
Virüsün ilk çıktığı ve yayıldığı yıla geri dönelim; söylenenler arasında virüsün laboratuvar ortamında üretildiği de vardı.
Bugün virüsün doğal mı, yoksa insan eliyle mi üretildiği sorusuna toplumların büyük kesimi ve bir çok bilim insanı hiç şüphesiz “insan eliyle” yanıtını veriyor.
Geçtiğimiz günlerde ilerici ve devrimci bir gazeteci kardeşim sosyal medya hesabından şu paylaşımda bulundu;
“Cidden merak ettiğim için soruyorum, aranızda aşı karşıtı olan var mı? Varsa neden karşı? Bunun bilimsel bir açıklaması varsa paylaşabilir mi? Çünkü hiç bir aşı karşıtının bilimsel bir açıklama yaptığına rastlamadım. Karşı olan varsa aydınlatabilir mi?”
Paylaşıma bir çok yorum yapıldı, benim yorumum ise şu oldu;
“Çok basit bir delil sunayım, benim çocukluğumda çiçekti, veremdi, tüm aşılarımızı olurduk, biliyorsun küçükken ilkokulda, ortaokulda, hatta lisede sağlık görevlileri gelir kolumuzdan vururlardı, sonra oğlum oldu, O’na da günümüzde gerekli olan tüm aşıları yaptırdım, ama ben, ebeveynlerim ve toplum olarak hepimiz bir kağıda imza atmadık, her aşının arkasında kapı gibi devletimiz vardı, şimdi ne yapıyorlar, senden imza alıyorlar. Neden? Çünkü vurdukları aşının sorumluluğunu üstlenmiyorlar, yarın bir gün aşının yan etkileriyle insanların sağı solu patladığında bunun sorumluluğunu almıyorlar. Peki vatandaşının sağlığı ve yaşamı için sorumluluk almayan bir Devlet, Devlet midir? Asla değildir. İşte bu kanıt. Benden imza almasın, vuracağı aşının sorumluluğunu üstlensin, hep beraber, gönül rahatlığıyla aşı olalım.
Çok sevilen sanatçı Hasan Yılmaz’ın bir zamanlar dillerden düşmeyen bir şarkısı vardı;
Ağlayan gülmedi mi? Gözyaşım silmedi mi? Rakı içenler öldü de
Su içen ölmedi mi?
Nalına da vur, mıhına da vur
Vur dünyanın çarkına vur.
Sırası gelince, “Biz dünyanın üçte birini yönetmiş Osmanlı’nın çocuğuyuz”, “Yedi düvele meydan okumuş Mustafa Kemal’in askeriyiz”, “Akıl ve fikir deryası Nasrettin Hoca’nın torunuyuz” diyorsunuz ya, işte burada sorulması gereken asıl soru şu;
Virüs’ün küresel güçler tarafından üretildiğine ve yeryüzüne salındığına inanıyorsunuz da, yine aynı güçler tarafından üretilen aşının bu oyunun bir parçası olduğuna neden inanmıyorsunuz?
Şu da aklınızın bir kenarında bulunsun;
Koronavirüs dünya nüfusunu azaltmak için global yönetenler tarafından üretildi, yine global yönetenler tarafından üretilen aşı da aynı plana, yani nüfusun azaltılmasına hizmet etmektedir.